AĞIT
Kahrediyor gardaş kızıl göz meni,
Bu kızıl zincirden gel de çöz meni,
Bir kızıl kurşuna verdik Özmen'i
Şehit oldum Allah döktüm kanımı
İntikam almadan alma canımı.Cemil yüreğimde derin bir sızı,Alnıma yazılmış bu kara yazı
Nerde gardaş nerde Dursun Önkuzu?
Şehit oldum Allah döktüm kanımı
İntikam almadan alma canımı.Ozan Arif söyler derdim büyüdü,Yiğit Yusuf'umun suçu neyidi?
İmamoğlu derler genç bir bey idi
Şehit oldum Allah döktüm kanımı
İntikam almadan alma canımı.
OZAN ARİF"Söyle orosbu çocuğu komutanımızın dediğini kabul edecek misin"
Adam öyle bir vuruyordu ki karşısındakinin sırtında yara almayan hiç bir yeri kalmamıştı. Her yaradanda akan kanlarda yerde ufak bir gölet oluşturmuştu. Buda yetmezmiş gibi adamın sırtında açılan her bir yaraya tuz basıyorlardı ki acısı dahada artsın diye. Fakat bilmiyorlardı ki karşılarındaki adamın her işgenceye dayanıklı olduğunu.
Giray vücuduna aldığı her bir darbede pes edeceği yerde aksine dahada hırslanıp dahada güçleniyordu. Bu şerefsizlerin ellerine geçtiklerinden beri aradan üç koca gün geçmişti. O günden beride adamların yapmadığı işgenceler kalmamıştı. İlk iki gün sırf eğlence olsun diye o ve arkadaşlarına işgence yapan şerefsizler, her ne olduysa birden fikirlerini değiştirmişlerdi.
Adamlar onlardan kendi taraflarına geçip ülkelerine ihanet etmelerini istemişlerdi. Ve de düzenleyecekleri operasyonların planlarını. Bu zaten Giray ve diğerlerininde bekledikleri bir şeydi. Ama bu kadar da kısa sürede olacağını da tahmin etmemişlerdi. Gerçi onlar için çabuk olmaları işlerine gelirdi. Fakat bu kadarcık işgenceyede hemen pes ederlerse şerefsizler niyetlerini anlarlardı. Emirde zaten bu yöndeydi. Ne zaman biri gelip onlara şimdi diyecek işte o zaman onlar için asıl plana başlanacaktı.
Üçlü onca psikolojik ve fiziki işgenceden sonra gün kavramlarını kaybetmişlerdi. Ama tahminen esir alınalı üç ay olmuştu. Artık hiç birinde de dayanacak güç yoktu. Çünkü şerefsizlerin onlara yapmadıkları kalmamıştı. Öldürmüyorlar ama hergün ölmekten bile beter yapıyorlardı. En son bunların eline düşmeden önce doğru dürüst yemek yemişler, su içmişlerdi. Hainler işlerini o kadar iyi biliyorlardı ki sırf ölmemeleri için onlara hergün düzenli kuru ekmek veriyorlardı. Bazende sırf onlara işgence olsun yada dirençleri kırılsın diye kurdukları zengin sofrada onlara yediklerini izletiyorlardı. Sonrada kalan artıkları yemeleri için önlerine atıyorlardı.
Bu ne kadar çok ağırlarına gitsede sırf güçten düşmemek için mecburen yemek zorunda kalıyorlardı. Yine bu onların iyi günüydü ilk aylar işleri daha zordu. Kaldıkları yerde açlıktan toprak yiyip artık su içtikleri günleri bile olmuştu. Şerefsizler üzerlerinde her türlü psikolojik işgenceleride uygulamaktan çekinmiyorlardı. Ama son üç gündür yaptıkları işgenceleri ağırlaştırmışlardı. Artık adamlar onlardan ümitlerini kesmeye başladıkları için verdikleri azıcık kuru ekmek ve suyuda vermez olmuşlardı. Üçününde dayanacak güçleri kalmamıştı. Pes etmiyorlardı fakat etmek zorunda bırakılıyorlardı. Üçü de artık biliyorlardı yolun sonuna gelmişlerdi.
Ama ölmek umurlarında bile değildi. Onların en büyük acısı böylesi bir pislik yuvasında, insanların kendilerini bir hain olduklarını düşüneceklerini bilerek ölmeleriydi. Allah'ın huzurunda şehit sayılsalar bile kullarının nezdinde onlar birer vatan haini olacaklardı.
Mert ve Asaf kesik kesik aldıkları nefesler arasında zorda olsa konuşmaya çalışarak bilinçlerini açık tutmaya çalışıyorlardı. Şuan bu onlar için çok zor olsada son ana kadar pes etmemek istiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUM SENİ SEÇTİ
General Fictionİyi adamlar yanlızlıktan ölüyor,İyi kadınlar ise kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken...... Dostoyevski Giray karşısındaki kadınların istediği herşeyi kabul etmişti ama onunda bir şartı vardı şimdi bunu söylemeliydi ki ilerde olacakların ö...