Multimedia'da grubun tamamlanmış hali var. Soldan sağa sırayla: Jane, Hector, İnci, Leonard, Ted, Olenka, Frederick, Emily, Dianna, Paulo, Adriana, Cody(Hestia'nın oğlu), Siri(Demeter'in kızı), Bernardo(Dionysos'un oğlu)
Bir dağın tepesindeydik. Yine. Derin bir nefes aldım ve kuvvetle esen rüzgar nedeniyle titreyince üstümdeki cekete daha sıkı sarındım. Burası soğuktu, etraf tamamen karla örtülüydü ve biraz uzakta eski bir kulübe görünüyordu. Dianna’nın kısa çığlığıyla başım hemen onun olduğu tarafa çevrildi. Zeus bizi dağın eteğindeki hafif meyilli bir kısımda bıraktığından Dianna muhtemelen hareket edince dengesini kaybetmişti ama Paulo onu düşmeden yakalamıştı.
“Bu sefer seni tuttum.” Paulo, endişeli yüz ifadesi yerini bir gülümsemeye bırakırken kollarının arasında sıkıca tuttuğu Dianna’ya normalden uzun sayılabilecek bir süre zarfı boyunca baktı. Dianna’nın kiklopların yaşadığı dağa tırmanırken düşmesinden bahsediyor olmalıydı. Dianna düşüşünün ardından mucizevi azlıkta yara bereyle çıkmıştı ama Paulo’nun nasıl korktuğunu ve uzun zaman onun başından hiç ayrılmadığını hatırlıyordum. Dianna Paulo’ya gülümserken istemsizce ben de gülümsedim. Diğerlerine baktığımda hepsinin benim gibi rahatsız edici bir şekilde karşılarında özel bir an yaşayan çifti izlediğini görünce dikkatlerini dağıtmak adına ilk geldiğimizde dikkatimi çeken kulübeyi işaret ettim.
“Sizce de güçlerinin verdiği zararı fark eden bir tanrı çocuğunun sevdiklerinden izole olması için mükemmel bir yer değil mi?” Bu benim söyleyiş şeklimle diğerlerine Demeter’in kızının burada yaşayıp yaşamadığını sormaktı. Gerçekten de aşağıda görünen köye benzer yerleşim yerinden tamamen ayrılmış, sadece periler ve ruhlar içinde bulunabilirmiş izlenimi verecek seviyede bir ürkütücülükte olan ev tanımıma uyuyordu. İzole olmak isteyen biri için kesinlikle çok mantıklıydı. Akıl sağlığı yerinde olan hiçbir insanın buraya uğrayacağını sanmıyordum. Kulübeye doğru ilerlerken sağ taraftaki ağacın önüne saplanmış tabelada okuduğum, ‘UZAK DURUN’ yazısı insana buraya bulaşmaması gerektiğiyle ilgili yeterli ipucunu sağlıyordu.
“Doğru yer olduğuna eminim,” dedim yanıma ilk gelen Olenka’ya başımla tabelayı gösterirken.
Olenka, üstündeki ince tişört onu yeterince ısıtmadığından titriyordu. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, bir nevi kendine sarılarak, ısınmaya çalışırken konuştu.
“Kız zaten burada soğuktan ölmüştür.” Çenesinin titriyor olması nedeniyle konuşmakta zorluk çekmişti.
“Onun burada yaşadığını nereden tahmin ettin? Gerçi daha önce bu tür şeylerde hiç yanıldığın olmadı.” Leonard’ın yok yere beni övüyor olması hiç beklemediğim bir hareketti. Bunun üzerine aklımda üç düşünce belirdi.
Birincisi, soğuk hava Leonard’ın beyin hücrelerinin donmasına neden olmuştu.
İkincisi, bu konuşan Leonard değil de nadiren ortaya çıkıp bana iyi davranan ikiziydi.
Üçüncüsüyse aramız o kadar iyi olmadığı için bu şekilde aramızı düzeltmeye çalışıyordu. Son seçenek en akıllıca olan gibi göründüğünden, üçüncü seçenekte karar kıldım.
“İltifat için teşekkürler, ayrıca şu tabelaya bakarsan neden olduğunu anlarsın.” dedim gülerek. Leonard dönüp Olenka’nın işaret ettiği tabelaya bakarken uyuştuğunu hissettiğim ellerimi ceketimin cebine sokarak ısıtmaya çalıştım. Ben de karşımda yarım kollu bluzuyla tir tir titreyen Olenka gibi titremeye başlamıştım. Yanıma geldiğini sırtıma koyduğu eli sayesinde fark ettiğim Hector’a baktım.
“Üşüyorsun,” dedi sırtımı sıvazlayıp kendince ısınmama yardımcı olurken. Leonard ve Hector’ın bu kadar kibar olması, beni ilk düşüncemin doğru olup olmadığını sorgulamaya itiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasíaMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...