Ellerimi yüzüme kapatıp yüzümü ovuşturdum. Tekrar gözlerimi açmaya korkuyordum. Derin derin nefesler alarak rüyamın etkisinin geçmesini bekledim. Ellerim yüzümde sabit kalmıştı. Sanki gözümü açsam kadın yine orada olacak gibi hissediyordum. Hala pek sakinleşebildiğim söylenemezdi. Hector yüzümde duran ellerimi çekip indirdi. Ellerini çekmesine izin vermeden sıkıca kavradım. Hiçbir şey söylemiyordu. Birkaç saniye daha gözlerim kapalı durduktan sonra yavaşça kirpiklerimi aralamamla tekrar kapatmam bir oldu.
“Sen üstüne bir şeyler giyer misin lütfen?” diye ciyakladım. Hemen uyumuş olmalıydım, çünkü karşımda bir tek havluyla oturan Hector ancak bu şekilde uyanışıma yetişebilmiş olmalıydı. Ona tişört giyebilmesi için yeterli süreyi verdiğime inanıyordum. Gözlerimi ikinci kez açtığımda hata yaptığımı anladım. Yataktan kalkmış dolabından bir tişört çıkarıyordu. Tam karşımda dikiliyor olması istemsizce de olsa onu süzmeme neden olmuştu. Bu beni dövse ikinci yumrukta ölürdüm herhalde. Bu nasıl bir vücut geliştirmeydi? Tamam, giydiği kıyafetlerden de yapılı olduğunu biliyordum fakat gerçekleri bu kadar çıplaklığıyla görmek, açıkçası daha güzeldi. Ben daha fazla saçmalamadan onu izlememek adına kafamı tam tersi tarafa çevirdim. Bu kadar harika görünüyor olması ona odasında genç bir kız varken böyle gezinme hakkı vermiyordu.
“Çığlık attığını duyunca giyinme fırsatı bulamadım, üzgünüm. Bence sen bu havlunun olduğuna şükret.”
“Çok teşekkürler o zaman.” dedim iğneleyici bir ses tonuyla. Kafamı çevirmemekte ısrarcıydım.
“Rica ederim.” dediğinde ağzım açık kalmıştı. Ciddiye alıyordu bir de. Odanın kapısının açıldığını duyduğumda derin bir nefes alıp kafamı kapıya doğru çevirdim. Odadan çıkması iyiydi. Ben iğrenç bir kabus görüp daha onu atlatamadan başıma bu gelmişti. Gerçi Hector ile ödeşmiş sayılırdık. Hala beni giyinirken gördüğü gerçeğini unutmamıştım. Yatakta bağdaş kurmuş sessizce Hector’ın geri dönmesini bekliyordum.
*
“Uyumak istemiyorum.” dedim kaşlarımı çatarak. Yattığım yerden doğrulmaya çalışıyordum fakat Hector tek eliyle omzuma bastırarak beni sabit tutmayı başarabiliyordu. Ben tüm gücümle kalkmaya çalışırken onun tek eliyle beni durdurması muhtemelen dışarıdan bakan biri için komikti fakat benim için hiç değildi.
“Sabit durur musun?” dedi diğer elindeki kitabı karıştırırken. Pes ettim ve kıpırdanmayı kestim.
“Uyumayacağım ki,” dedim kollarımı göğsümde kavuşturarak. Derin bir nefes aldı ve kitabı yan tarafta ki komodine bıraktı. Sırtını yatağın başlığına dayadıktan sonra kısa ve net bir soru yöneltti.
“Niye?” Elini üstümden çekmesiyle rahatça yatakta doğrulabilmiştim. Ben de onun gibi sırtımı yatağın başlığına dayayıp bahanelerimi sıralamaya başladım.
“Korkuyorum. Ayrıca biraz uyudum zaten. Şimdi uykum gelmiyor.” Bahanelerimi mantıklı bulmamış gibi görünüyordu.
“Eğer böyle uyuyakalırsan seni yatırmam, her yerin tutulur. Bilirsin ki, şaka yapmam.” Yüzündeki ciddiyetle şaka yapmadığı gayet anlaşılırdı zaten, söylemesine gerek yoktu.
“Senden beklenir.” Hector komodine bıraktığı kitabı yeniden eline alırken ona sezdirmemeye çalışarak yatakta popomu kaydırdım ve yatar pozisyona geçtim. Fark etmemiş olmasını umuyordum ki, yine şansımın tavan yaptığı bir gündeydim.
“İyi geceler Jane.” dediğinde cevap vermemeyi seçtim ve ona sırtımı dönüp gözlerimi kapattım. Uykuya dalmadan önce Hector’ın bir kolumu kavradığını hissettim. Bir yandan yanımda olduğu, diğer yandan da beni her an yataktan fırlatabileceği mesajını veriyor olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasyMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...