Macbook’tan koparılmış “J” tuşunu elimde çevirirken Hector konuşmaya başladı.
“Birazdan cep evrene geçeceğiz. Elinizdeki tuşlar geçişiniz için gerekli. Onları yanınızdan ayırmayın, yenisini yapmak biraz zaman alabilir. Cep evreni çalışmalarımızı geliştirmek için dizayn ettim. Şimdi ikişerli gruplar halinde geçiş yapacağız.” Sözüne devam etmesine ve bizi ayırmasına izin vermeden konuşmayı devraldım. Daha hiçbir şeyi hazmedememiş olmalarını umursamıyorduk.
“Bence grupları ben ayarlayayım. Martin, kapıdan uzaklaş ve buraya gel. İkişerli olarak ayrılabilmemiz için bir kişiye daha ihtiyacımız var.” Sırıttıktan sonra asıl amacıma geçtim.
“Martin ve Adriana, siz zaten tanışmıştınız. Biz kapıyı açtığımızda gördük, değil mi?” Sözlerimi bitirdikten sonra Hector’a dirsek attım ve onaylamasını bekledim. Cevap vermek yerine o da bana dirsek atmıştı. Acıyan kolumu ovuşturduktan sonra silkinip devam ettim.
“Dianna ve Paulo, bence sizden iyi bir çift olur. Yani geçiş için.” Keşke yanımda bir ‘insan’ olsaydı da, ona dirsek atabilseydim. Lakin yanımda bir ayı olduğundan hayali Emily’e dirsek atmayı yeğledim.
“Fred, senin kiminle gideceğin belli,” Leonard’ın adını ağzıma almadan onu da aradan çıkarmıştım.
“Yine mi kavga ettiniz?” Fred’in bakışları Leonard ve benim aramda gidip geliyordu.
“Hayır.” diye itiraz ederken Leonard’ın onay verdiğini duymuştum.
“Neyse,” Devam ettim ve geriye kimlerin kaldığına baktım. İnci’yle gidebilirdim. Sevinçle ağzımı açacakken Hector ile gidecek kişinin Olenka olduğunu fark etmiştim.
“Şimdi, Hector ve ben daha önceden cep evrene gittiğimiz için, yine ilk biz gidelim. Böylece sizin için de örnek oluruz. İnci sen de Olenka ile gelirsin.” İnci’ye beni affetmesi için yalvarır bakışlar atıyordum. İnci kalbinin üstüne iki kez vurduktan sonra başını onaylarcasına salladı. Sanırım kabul etme şekli buydu. Ben de karşılık olarak elimi kalbimin üstüne vuracakken Hector havaya kaldırdığım kolumu yakaladı ve beni döndürerek duvarla burun buruna gelmemi sağladı.
“Kibarsın, yine.” dedim iğneleyici bir ses tonuyla. Hiç duymamış gibi davrandı. Tuşları duvara aynı anda bastırıp geri çekildik. Tuşlar duvarın içinde kaybolurken Hector kolumu kavradı ve beni içeriye çekiştirdi. Buna hiçbir zaman alışamayacaktım. Jölemsi tabaka etrafımı sararken nefes almaya çalıştım. Birkaç saniye sonra tabakayı yırtarcasına çıkmış ve cep evrene varmıştık.
“İnci’yle gidersin sanmıştım.” Yüz ifadesi hiç değişmeden bana bakıyordu.
“Bıraksaydım da Olenka ile mi gitseydin? Tabi, sen onu tercih ederdin.” Gözlerime inanamıyordum. Parmak uçlarımda dikilip dikkatle yüzüne baktım. GÜLÜYORDU. Şaşkındım. Birden duvardan içeri dalan Fred ve Leonard’ı görünce parmak uçlarımda olduğumdan düşmemek için Hector’a tutunmak zorunda kaldım. Gelenlere bakmamaya özen göstererek Hector’dan ayrılıp toparlandım. Sırasıyla herkes içeri girdiğinde Hector çalışma odasına doğru ilerledi. Ben de onu takip etmiştim. Diğerlerinin de geldiğini ayak seslerinden duyabiliyordum. Hector kitaplarla dolu kütüphanenin önünde durdu.
“Bugün kimin hangi Tanrı veya Tanrıça tarafından seçildiğini açıklayayım?”
“Sadece birimizi mi açıklayacaksın?” dedi Paulo, hepimizin aklındaki soruyu dillendirmişti. Hector cevaben başını sallamakla yetindi. Birkaç saniye süren sessizliği ben böldüm. Tahmin edilebileceği gibi.
“Adil olmaz, seçmece yapamayız. Kura çekelim.” Herkese onay beklercesine göz gezdirdim. Hepsi bu fikri beğenmişe benziyorlardı. Yerini bildiğim için Hector’a sormadan çekmeceden kağıt ve kalem çıkardım. Hepimizin isimlerini tek tek yazdıktan sonra katladım ve karıştırıp avucuma topladım. Adı yazılmayan tek kişi olduğundan Hector’ın yanına ilerledim ve avucumdaki kağıtları ona uzattım. Tam bir kağıdı çekecekken Adriana’nın sesiyle duraksadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasyMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...