12. Bölüm - 108 Numara

125K 5K 442
                                    

“Isaac burada bizimle aynı nedenden dolayı mı bulunuyorsun?” Kaşlarını çattı.

“Ne nedeni?” Kendime küfrettim. Bu kadar açık sözlü olmak zorunda değildim… Belki kadından haberi yoktu ama biraz daha devam edersem olacaktı.

“Kokteyl olması nedeni. Yani çok sıkıcı da, sen neden geldin diye sordum.” Gülerek toparlamaya çalışmıştım ama daha da bozduğumu hissediyordum.

“Senin gelme nedeninle aynı.” Durdu ve gülümsedikten sonra devam etti. “Davetiye gelmişti.” Derin bir oh çektim. Hector’ın buraya geri dönme ve Isaac’i yanımda görme ihtimali az kalsın tükürüğümle boğulmama neden oluyordu.

“Biraz hava alalım mı? Burası çok kalabalık.” Isaac önden yürümeye başladı. Ben bir yandan arkamı dönüp Hector’ı arıyor, diğer yandan da ona yetişmeye çalışıyordum. Bunu salondan kaçabilmek adına desem de temiz hava cidden iyi gelmişti. Derin bir nefes aldıktan sonra Isaac’e döndüm. Ona dönünce beni incelediğini fark etmiştim.

“Bir Tanrıça için bile fazla güzelsin.” Utançtan yerin dibine bile girsem yeterli olmazdı. Havanın karanlık olmasına şükrettim. Yanaklarımın domates gibi olduğuna emindim çünkü. Isaac’in ısrarla bana bakıyor olması artık rahatsız edici olmuştu.

“Senden bir şey rica edebilir miyim?”

“Ne istersen.”Aramızdaki mesafeyi hızla kapattı. Ben tedirgince uzaklaşırken sırtım kapının pervazına dayanmıştı.

“Hector-“ Bir parmağını nazikçe dudağıma koyup susmamı sağladı.

“Şuan ondan bahsetmen çok da normal değil.” Gittikçe ürkmeye başlamıştım. İndir o elini diye bağırma isteğim vardı ama suyuna gitmem gerekiyordu. Gülmeye çalışarak parmağını yavaşça çekmesini sağladım. 

“Hector, senin benim etrafımda olmandan rahatsız oluyor da, bu gece onunla kavga edecek havamda değilim pek. Acaba gitmeni istesem çok büyük bir kabalık mı yapmış olurum?” En masum ifademi takınmıştım. Elini belime koyup beni kendine biraz daha yakınlaştırdı. Artık namusum hakkında büyük endişeler duymaya başlamıştım. Ellerimi herhangi bir ittirme durumuna karşılık omuzlarına yerleştirdim. Aramızdaki mesafesizlik fazla rahatsız ediciydi.

“Peki, fakat bir şartım var.” O şartın ne olduğunu fesat beynimde çoktan tahmin etmiştim zaten. Yutkunmama engel olamadım. Bu korkuyla yaptığım tüm eylemler sanki memnunmuşum gibi görünmesini sağlıyordu ve ben çaresizlikten ağlamak üzereydim. Gözlerimi kapattım.

“Şartın ne?” Gözlerimi kısık şekilde açıp yüz ifadesine baktım. Sırıtıyordu.

“Birlikte bir akşam yemeği yiyeceğiz. Kabul mü?”  Bu yine iyiydi. Fakat beynimin fesat kısmı o akşamdan sağ çıkıp çıkamayacağımı sorguluyordu. Bu sefer kurtulmuştum.

Kulağımdaki kulaklıktan Hector’ın sesini duyduğumda titredim ve nefesimi tuttum. “Jane! Seni görebiliyorum. Oradan, ondan hemen ayrılıyorsun. Çabuk ol.” Evet, o kadar insanın içinde bağıramamıştı. Fakat ben sesindeki tehdidi o kadar derin hissedebilmiştim ki, şuan Isaac ile yakın olmamın Hector’ın yanına gitmekten daha sağlıklı olduğunu düşünüyordum. Isaac benden hala cevap bekliyor olmalıydı. Hala dibimde durmasından bunu çıkarmıştım.

“Ne zaman olacağını sen belirlersin.” dedim cevaben. Gülümsemesi genişledi. 

“Yarın akşam, saat 8’de seni evin dışından alırım. Malum, Hector beni sevmiyor ya.” Göz kırptı. Biraz etkilendim, evet. Baya etkilendim hatta.

“Jane. Oraya gelmemi istemezsin. Başından beri söyleyip durduğun yıldırımın tadına bakarsın.” Şakası yoktu. “Ben içeri dönmeliyim.” dedim kekeleyerek. Korkumu gizlemek çok zordu. Yüzüme eğilince beynimin fesat bölümü az kalsın haklı çıkacak sanmıştım ama yanağıma bir öpücük kondurmakla yetindi. Benden ayrılıp başka hiçbir şey demeden uzaklaştı. Onun gidişini izledim. Hector’ı görmek zor olmamıştı. Ağır adımlarla yanına ilerledim. O bir şey diyemeden açıklama yapmaya başladım.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin