“Buraya gelmeni iyi düşündüm.” dedi Isaac etrafına bakınarak. Cümlesinin anlamsızlığının farkında mıydı? Kaşlarımı çattım ve açıklamasını bekledim.
“Senin tüm yeteneksizliğine karşın, benim güçlerim gün geçtikçe gelişiyor. Cep evrende olmayı ben seçtim ama itiraf etmeliyim, tuşların hepsini yanında getirip kendini buraya kapatacağın benim bile aklıma gelmemişti.” Isaac her cümlesinin sonunda bana doğru bir adım attı. O adım attıkça ben geriledim, masaya çarpana kadar gerilemeyi de sürdürdüm.
“Hector’a bu kadar sinirleneceğini düşünmemiştim. Onu kıskanman benim gerçekten işime geliyor.” Bunu söylerken her ne kadar umursamaz ve alaycı görünmeye çalışsa da içten içe bu durumdan hoşlanmadığını anlamak zor değildi. Söyledikleri doğruyu yansıtmıyor olmasına rağmen, inkar etmeyecektim. Burada konuştuğumuz her şeyin Bertilda’nın kulağına gideceğini biliyordum ve ona en son görüşmemizde söylediğim küçük beyaz yalan sayesinde Hector ile nişanlandığımı sanıyordu. Demek grubundaki kimseye bundan bahsetmemişti. Gerçi bizim aşk hayatımız onları ilgilendiren bir konu değildi.
“Bir dakika, Hector’ın o rüyayı görmesine sen mi sebep oldun?” Evet, belki Athena’nın kızıydım, belki benden zeka konusundaki beklentiler yüksekti ama ancak şimdi Isaac’in ne kast ettiğini anlayabilmiştim. Büyük bir şaşkınlıkla ellerimi açılan ağzıma kapattım.
“Şimdi de rüyadayız, değil mi?” Isaac’in alkışlarının çıkardığı ses boş sayılabilecek odada yankılandı.
“Başından beri rüyadaydık. Aslında az önce olanların hiçbiri olmadı.” Onay beklercesine çıkarımlarımı ona sundum.
“Morpheus’un da yardımıyla, şimdiye kadar yarattığım en gerçekçi rüyayı yaratmış oldum. Senin zekanda biri bile rüyayı gerçekten ayırmakta güçlük çekti.” Ne bekliyordu, onu tebrik etmemi mi? Bu rüyayı ilk bende denediği için kendimi özel mi hissetmeliydim?
“Aferin, şimdi bitir şu rüyayı da gideyim.” Kollarımı göğsümde kavuşturdum.
“Odadan çıkıp cep evrene gelene kadar geçtiğin yerlerdeki hiçbir detayı atlamadım, ayrıca tüm tuşları yanına alma kararında olduğu gibi kendi seçimlerini yapabildin. Daha önce hiç bu kadar başarılı olamamıştım.” O hala kendi işini övmekle meşguldü.
“Ne güzel, artık beni bırakabilirsin.” Tedirgin hissediyordum. İçinde bulunduğum dünya Isaac’in tasarımıydı, bulunabileceğim bundan daha tekinsiz bir yer yoktu.
“Çok heveslenme. Seni buraya getirmemin bir nedeni var.” Isaac aramızda kalan mesafeyi birkaç büyük adımla kaparken ürkekçe geriledim ve arkamda duran masaya zıplayıp masanın arkasına geçtim. Yaptığım bu atletik hareketi Isaac hariç kimsenin görmemiş olması üzücüydü.
“Çok havalı değil miydim?” dedim dayanamayarak. Yüzümde büyük bir sırıtış vardı. Isaac birkaç saniyeliğine tüm ciddiyetini kaybedip gülmesine engel olamadı. Birkaç saniye sonra ciddiyetini topladığında aramızdaki masanın görüntüsü gitgide şeffaflaştı ve yok oldu. Burada ne yapsam dezavantajlı olan ben olacaktım.
“Dün ölümden döndüm. Hector o damganın ne etkisinin olduğunu bilmesine rağmen beni uyarma zahmetine girmedi bile. Bunun bedelini ödeyecek.” Bu konuda onun Hector’a diş bileyeceğinden emindim zaten. Fakat bunun bedelini ödeyeceği kısmında Isaac’e katılmıyordum. Hector’a zarar vermek için ne yapabilirdi ki?
“Ona hiçbir şey yapamazsın.” Amacım onu sinirlendirip yapmayı planladığı hamlelerini ağzından kaçırmasını sağlamaktı. “O senden çok daha güçlü.” diye ekledim. Üstüne gidiyordum ama bunun sonucunun olumlu olacağından o kadar da emin değildim. Isaac sinirini örtmeye çalışırcasına sırıttı. Birden aklıma gelen bir düşünceyle hareketlerimi planlamamaya karar verdim. Isaac rüyadayken benim düşüncelerimi duyabiliyordu. Masanın yokluğunun getirdiği boşluğu hızla kapatıp iki adımlık bir mesafe kaldığında durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasyMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...