Uzağımızda küçük bir nokta gibi duran müstakil eve inceleyici bir bakış attım. Bu mesafeden belli belirsiz görünen Dianna ve Paulo gizlendikleri yerde inanılmaz bir uyum içinde ok kılıflarından bir oku çıkarıp yaylarını gerdiler. Elimdeki tabancanın sürgüsünü çektim. Mermi yuvasına yerleşmişti. Bu sefer emniyeti indirmedim, ilk hedefim vurmak olmayacaktı. Diğerlerinin hazır olup olmadığına bakmak adına bakışlarımı tabancadan kaldırdım. Olenka kalkanını gövdesine siper etmiş, eklem kısımlarına kısa bıçaklar eklenmiş eldivenini takmıştı. Leonard’ın neden yanıma geldiğini ve dizinin üstüne çöktüğünü anlamlandırmaya çalışırken, botumun içine kılıfıyla birlikte küçük bir bıçak yerleştirdi. Diğerine göre daha büyük sayılabilecek bir bıçağı da kemerime taktıktan sonra söylenmeyi ihmal etmedi.
“Silahlar alınırken dikkatinin epey dağınık olduğunu fark ettim,” dedi kinayeli bir ses tonuyla. Onu hafif bir baş sallamasıyla geçiştirdim ve beni düşünerek bıçakları aldığı için ona minnettar olduğumu söylememeyi tercih ettim.
“Sessiz olun, planı hepiniz biliyorsunuz.” Hector’ın sözleriyle hazırlıklarını tamamlamış olan ekip, emrine uyarak sessizce onu takip etmeye başladı. Adımlarımı hızlandırdım ve hemen onun arkasına geçtim. Böyle kendisini öne atmasından hoşlanmamıştım. Başına bir şey gelebileceğinden endişeleniyordum. Daha sonra fikrimin saçmalığına gülmeden edemedim. Hector yalnızca kendini değil, hepimizi tek başına koruyabilirdi. Bakışlarımı Hector’ın üzerinden almayı başarıp etrafıma bakmayı akıl ettiğimde, Dianna ve Paulo’nun saklandıkları ağaçların yanına ulaştığımızı fark ettim. O kadar yolu yürüdüğümüzü fark etmemiştim bile. Evin girişini incelediğimde kaşlarımı çattım.
“Durun,” diye fısıldadım evin kapısının daha iyi bir görüş açısını yakalamaya çalışırken. “Bir ip var, görmüyor musunuz?” Boş olan elimle girişin önüne gerilmiş siyah renkli ipi gösterdim. Neden bu kadar belirgin bir rengi seçmişti ki tuzak kurmak için?
“Sanırım sıcak bir karşılama yaşayacağız. Buradan başlıyoruz. İnci, git ipi kes.” Ted tüfeğiyle cama nişan alırken Fred gözlerini kapatıp odaklandı. Evin etrafı gri renk bir dumanla kaplanmaya başlamıştı bile. İnci eline bıçağını aldı ve dikkat çekmemeye çalışarak evin önüne ilerledi. Ted’in onu neden böyle tehlikeli bir işe soktuğunu anlayamıyordum. İçgüdülerime engel olamadım ve ipi kesmek için dizlerinin üzerine çökmüş İnci’ye doğru bir adım attım. Durmamı sağlayan şey, Hector’ın bir bariyer niyetine önüme uzattığı koluydu. İpi kesince ne olacağını bilmiyordum ama içimde hiç iyi bir ses yoktu. Dumanlar gittikçe artarken İnci boştaki elini havaya kaldırdı. Yumruğunu sıktığı anda ipi kestiğini anlayan Ted aşağı kattaki cama tüfeğinden bir mermi yollarken, Dianna ve Paulo yaylarında gerili duran oklarını serbest bıraktı. Okları sıradan değildi, Hephaistos’un hediyesi özel yapım oklardı. Sapın ucunda bulunan bombalar onlar oku fırlattıklarında oluşan hızla aktif hale geçiyor ve hedeflerine ulaştıklarında zaman kaybetmeden patlıyorlardı. Camların kırılışı, bombaların patlayışı ve Fred’in oluşturduğu zehirli dumanın da evin içine girmesiyle içeriden sağ çıkacak birinin olacağını sanmıyordum. İnci öksürerek yanımıza koşturdu. Dumandan etkilenmiş olmalıydı.
“Üzgünüm,” dedi Fred öksürük krizine girmiş olan İnci’ye sessizce. İnci öksürüklerinin arasında Fred’e önemsemediğini belirtircesine göz kırptı.
“Çocuklar, o ipi boşuna kesmişiz gibi bir his yok mu sizde de?” Huzursuzdum ve bu huzursuzluğumu onlara da yayacaktım.
“Ev harabeye döndü Jane, bence gidebiliriz. Orada yaşayan hiçbir şey olduğunu sanmıyorum.” Leonard’ın bunu söylerken yanan eve bakmaktan kaçındığının farkındaydım. Onun bu konuda neden hassas olduğunu bildiğimden üstüne gitmedim ama içim hiç rahat değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasyMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...