Hector’ın siniri geçmiş gibi görünmüyordu. Planımdan bahsetmenin onu yatıştıracağını düşündüm.
“Frederick’in çaldığı çantadaki GPS cihazı hala çalışıyor. Eğer hızlı hareket edersek onları yakalayabiliriz. Hala hareket halindeler. ”Adres ve haritalar konusunda başarılı sayılmazdım. O nedenle tableti Hector’ın eline tutuşturdum ve onun ilerlediği yönden yürümeye başladım.
“Durdular. Onlara yetişmeliyiz.”Cümlesini bitirir bitirmez, kolumdan yakalayıp birlikte koşmamızı sağladı. Aldığım derin nefesler soluk borumu yakarken sızlanmadan koşmaya devam ettim. Sokağın kenarına atılan çanta gözüme çarpınca Hector’ı durdurmaya çalıştım ama sandığım kadar kolay olmamıştı. Yavaşlamama rağmen durmayınca iki elimle kolundan çekiştirdim. Nihayetinde durabilmişti. Kolumu elinden kurtarıp çantanın yanına ilerledim.
“Çantamı bırakmışlar. Şimdi onları nasıl bulacağız?” Çantayı yerden almak için eğildim. Zaten ilk taktığımdan beri çok beğenmiştim. Kullanırdım bunu. Kedi tepişirmiş gibi çıkan seslerle dikkatim çöp kutusuna yöneldi. Eğilip baktığımda bir insan koluyla karşılaştım. Korkudan çişimin geldiğini hissetmiştim. Baskısını başarıyla hissettiren mesanemi göz ardı etmeye çalışarak tutunacak bir yer arayan insan elini tuttum ve çekiştirip çöp kutusundan çıkardım. Çocuk çöp kutusundan dışarı atladı. Tam kaçmak için bir hamle yapacakken kolundan yakaladım. Bu aradığımız çocuktu.
“Frederick?”Gözlerim şaşkınlıkla irileşmişti. Anlamadığım bir Almanca cümle sarf etti. Yüz ifadesinden ne dediğini tahmin etmeye çalışıyordum. Nefes nefeseydi. Dehşete düşmüş gibi mavi gözlerini kısmış ve kaşlarını çatmış, suratıma bakıyordu.
“Almanca bilmiyorum. Yani o kadar da iyi değil.”Çocuğun dediklerimin tek kelimesini anladığından bile emin değildim.
“Sen, adımı nereden biliyorsun?”Duraksayarak da olsa cümle kurabilmişti.
Hector söze girdi.“Hepsini sana anlatacağız. Sadece şuan kaçtığın adamları bulmamız gerekiyor.”O durunca ben devam ettim.
“Biz o adamları ararken yanımızda durmalısın. Senin için de uygun mu?”Kibarlıkla başlayacaktım. Tahmin ettiğim gibi reddetti. Derin bir nefes aldım ve hiç de kullanmak istemediğim hamlemi uyguladım.
“Eğer bizimle durmazsan seni polise teslim ederim. Bak, amacımız sadece seninle birlikte kaçırılan diğer adamı bulmak.”
“Onu da mı tanıyorsunuz?”Polis tehdidimden hiç etkilenmişe benzemiyordu. Başımı onaylarcasına salladım. “Uzun boylu, kahverengi saçlı ve renkli gözlü bir adam. Bahsettiğin kişi o, değil mi?” Bu kez de Frederick başını onaylarcasına salladı.
“Size onu bulmanızda yardım edeceğim. O benim kaçmama yardım etti. Yoksa senden korktuğumdan değil Küçük Sarışın.”Ağzım bir karış açıldı.
“Küçük olan hangimiz acaba? Kaç yaşındasın sen? Ergen. Ayrıca bana Sarışın diyen kişi Leonard. Sen söyleyemez-“Ağzımın kapatılmasıyla yeniden susmak zorunda kaldım. Bu Hector da iyice alışmıştı benim sesimi kesmeye.
“Sen susmaz mısın?”derken beni sürüklemeye başladı. Frederick’in de bizi takip ettiğini üçüncü çift adım sesinden anlayabiliyordum. Rüzgârda iyice burnuma dolan çöp kokusunu bir şekilde dile getirmek zorunda hissetmiştim.
“Saklanacak daha temiz bir yer bulamadın mı?”Frederick’e sorgulayıcı bir biçimde bakınca omuzlarını silkti. Ben de umursamayıp önüme dönmüştüm. Turuncu saçlı güzel bir kadın bize ters yönde yürüyordu. Baştan aşağıya süzdüm. Bedenini tamamen saran gri-siyah bantlı mini elbisesi benim bile ona hayranlık duymamı sağlamıştı. Kıvrımlı bir vücudu vardı ama göğüsleri küçüktü. Eksi puan. Donuk yüz ifadesinde bir sırıtış belirirken tereddüde düştüm. Ona öküz gibi baktığım için böyle sırıtmış olabilirdi. Tam önümüze geldiğinde durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasyMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...