Isaac’in omzunun arkasından görebildiğim kadarıyla Bertilda ve Hector durduğumuz yere doğru geliyorlardı.
“Beni her seferinde daha da sinirlendirdiğinin farkında değil misin? Amacıma ulaştığımda zarar gören taraf sen olacaksın. Bugün tek istediğim şey seninle yeniden bir şeyler yapabilmekti. Bunu mahvettin.” dedi hızlı bir şekilde. Dediklerine inanmıyordum. Benimle gerçekten iyi geçinmek isteseydi neden kabus görmemi sağlayarak bana eziyet ederdi?
“Sana inanmıyorum. Bir daha asla inanmayacağım.” Cümlelerimi sonlandırdığımda Bertilda Isaac’i kolundan yakalayıp kendisine doğru çevirdi. Leonard ile bu şekilde çalışmaya devam edersek belki ben de bir gün bir erkeği bu kadar rahatça çekiştirebilirdim. Eğer bunu başarırsam da ilk yapacağım şey her yere Hector’ı sürüklemek ve intikamımı almak olurdu.
“Gelmene sevindim. Ben de ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.” dedi Isaac kafası karışmış gibi bana bakarak. Ne yapıyordu bu? Ben daha bir şey diyemeden yanımda duran Hector lafa girdi.
“Yediğin dayaktan hala ders almamış olduğun Jane’i rahatsız etmeyi sürdürmenden anlaşılıyor. Niye böyle bir şey yaptığını anlayamıyorum. Amacın ne?” Amacı yoktu, nedeni belliydi. Bir psikopat olduğu için yapıyordu.
Isaac gülmeye başladı. “Asıl ben size amacınızı sorabilir miyim? Jane hiçbir şey yokken birden bire beni buraya çağırıyor, ardından bir yerlerden Bertilda ve sen çıkıyorsunuz. Bu ne tarz bir oyun? Amacın Bertilda’nın sana hala ne kadar güveniyor olduğunu ölçmek mi? Sana karşı olan zaafını aramızı bozmak için kullanmak mı? Bu kadar aciz olduğunuzu bilmiyordum.” Isaac’in daha ne kadar iğrençleşeceğini tahmin bile edemiyordum. Gittikçe daha da düşüyordu. Ben onu tiksintiyle süzerken Hector’ın ona doğru attığı seri adımları durdurmam gerektiğini fark ettim. Ne yapacağı belliydi. Adını resmen ciyaklarcasına söylediğimde duraksadı.
“Bertilda kimin yalan söylediğini anlayabilecek kadar zeki. Ayrıca Hector’ın asla yalan söylemeyeceğini bilecek kadar onu tanıyor.” Isaac’in Bertilda’yı kandırmasına izin vermeyecektim.
“Evet, onu tanıyorum. Kendinden başka kimseyi düşünmediğini bilecek kadar iyi tanıyorum hem de. Onun için sadece kazanmak var, Jane. Bunun için kimi kullandığını bile önemsemez. Sen veya ben.” Bertilda yumuşak bir ses tonuyla konuşuyordu, pek sert çıktığını söyleyemezdim fakat dediği şeyler hoşuma gitmemişti. Önümde duran Hector’ın elini tutmamla şaşkınca bana döndüğünü fark etsem de ona bakmadım. Bertilda’ya bakmayı sürdürdüm.
“Yanılıyorsun.” Hector’ın elini çekiştirdiğimde gitmemiz gerektiğini anlamıştı. Biz kenarda bekleyen arabaya doğru ilerlerken Bertilda’nın Isaac’e bağırdığını duyabiliyordum. Arkamı dönüp baktığımda görüntüsünden onu azarlar gibi durduğu anlamını çıkarmıştım. Arabanın önüne geldiğimizde Hector’ın elini bırakıp ön koltuğun kapısını açtım. Konuşmamıza gerek yoktu. Artık Isaac’in bir süre de olsa beni rahatsız edemeyeceğini biliyordum. Bertilda bir kez şüphelenmişti, bunun arkasını pek bırakacağa benzemiyordu.
Martin arabayı çalıştırırken ona dirsek attım. Martin gülerek bana döndü. Ben çoktan sırıtıyordum zaten.
“Sen Adriana’yı mı beğeniyorsun?” Hector uyarırcasına adımı söylese de elimi kaldırıp onu susturdum.
“Kulvarlarımız farklı.” diye cevap verdiğinde şüphelerimin doğru olduğu ortaya çıkmıştı.
“Senden iyisini mi bulacak? Bence o da seni beğeniyor.” Yine dirsek atardım fakat bunu Martin arabayı kullanırken yapmam pek hoş olmayan sonuçlar doğururdu. Martin’in sürekli aynadan Hector’ı kontrol ettiğini gördüğümde konuşmak için yalnız olmayı beklememiz gerektiğini anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasyMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...