49.Bölüm - Zihin Kontrolü

115K 4K 756
                                    

Hatırlatma: Hikayede 5 aylık bir zaman atlaması oldu. İyi okumalar.

“Ben hala açım.” dedi İnci biz bahçenin kapısından girerken. “Ben tuvalete gidince yemeğimi çaldın değil mi?” Suçlarcasına bana baktı. Kıkırdayarak suçumu kabul ettim. Evet, çalmıştım.

“Anlamıştım zaten.”  Beni kınamış olduğu sesinden belliydi. “İnci zaten bunu söyledin diye sana yemeğimi verdim ya, hala doymadın mı?” Kınayan bakışlarını benden alıp Leonard’a yöneltti.

“Başıma mı kakıyorsun yani yaptığın iyiliği? Benim kabul etmem hataydı zaten.” İnci kollarını göğsünde kavuşturdu ve önüne döndü.

“Ben sana yemeğini verme demiştim,” dedi Ted Leonard’a bakıp omuz silkerek. “Sen sus, zaten hiç teklif bile etmedin yemeğini vermeyi.” İnci artık sırayla hepimizi azarlayacak diye düşündüğümden hiç tepki vermemekte karar kıldım.

“Yemeğimi paylaşmam.” Ted’in sözü kesin ve netti.

“Neyse, afiyet olsun Janeciğime.” İnci kolunu omzuma atıp yanağıma bir öpücük kondurdu. Bu sevgisini neye borçluydum acaba? Birkaç saniye düşününce amacının beni Leonard’dan uzaklaştırmak olduğunu anlamam zor olmadı. Her zamanki İnci, diye geçirdim içimden. Evin kapısına varmıştık. Bir yere varıldığında içeri ilk giren olmayı severdim, hatta bu benim takıntımdı. O nedenle çantamdan anahtarımı çıkarıp kilide yerleştirdim. Kapıyı açtıktan sonra diğerlerinin içeri girmesini beklerken içeriye doğru birkaç adım attım. Merdivenlere doğru ilerleyen Hector ile karşılaştığımda söyleyecek mantıklı bir şey aradım fakat bulamamış ve dilim tutulmuş gibi kalmıştım. Diğerlerinin içeri girdiğini adım seslerinden anlıyordum fakat şuan bana bir saniye bile bakmadan merdivenlerden çıkan Hector’a bakmakla meşguldüm. Sırtımda bir el hissedince yavaş hareketlerle bakışlarımı sırtımdaki elin sahibine çevirdim. Leonard’dı.  O sırtımı sıvazlarken yüzümde oluştuğundan pek de emin olamadığım bir gülümsemeyle ona baktım.

“Bence Hector ile konuşman gerek Jane. Hadi, onun yanına git.” İnci’ye döndüm.

“Bir şey fark etmeyecek İnci. Yine beni itecek, kendinden uzaklaştıracak.” Omuz silktim. İnci onaylamayan bir ifadeyle bana baktı fakat üstelemedi. Çünkü ikimiz de böyle olacağını biliyorduk. Son iki ay boyunca Hector’ın yanına sadece ben değil, hiçbirimiz yaklaşamamıştık. O kadar çabalamasına rağmen Olenka bile bunu başaramamıştı. Bir süre sonra o da Hector’a ulaşmaya çalışmaktan vazgeçmişti zaten. Paulo tam olarak öngöremese de savaşın kış aylarında olmayacağını, bahar veya yaz aylarında olacağını söylüyordu. Hector bunu öğrendiğinden beri yavaş yavaş kendini geri çekmiş ve bizden tamamen uzaklaşmıştı. İşe birlikte gitmiyorduk ve çalışırken aynı odada olmamıza rağmen birkaç getir-götür ricası hariç benimle hiçbir şey konuşmuyordu. İlk bir aydan sonra ben de pes etmiştim zaten.

“Bu kadar sorun çıkarmasının nedeni ne? Savaşa tek girecek olan o değil. Ergen gibi depresyona giriyor.” Leonard’ın sözlerine diyecek bir cevap bulamamıştım.

“Sen onu anlamıyorsun.  Hepimizin yükünü taşıyor. Birimize bile bir şey olursa kendini suçlayacak.” diye itiraz etti İnci. İnci’nin böyle söylemesi bana Paulo ile olan sırrımızı hatırlatmıştı. Beş aydır aramızdan birinin öleceği gerçeğinden kimseye bahsetmemiştim.

“Yine başlamayın, eğer kavga ederseniz söndürmeyeceğim ortalığı.” dedi Ted bıkkınlıkla. Onlar sıklıkla kavga ediyorlardı ve ikisi birden sinirlenince alevi kontrol edebildikleri için ortalık ateş alıyordu. Bunu söndürmek de hep Ted’e kalıyordu.

“Ted haklı, kavga etmeyin.” İki elimi Leonard ve İnci’nin kollarına koydum. Birbirlerine sinirle baksalar da hiçbir şey demediler. Ted ile onları sakinleştirmekten yorulmuştuk.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin