Beni çekiştirerek kapıdan uzaklaştırmıştı ki, boş olan elimin tırnaklarını onun kolumu tutan eline bastırdım ve tırnaklarım yeterince derine ulaştığında geriye doğru çektim. Kolumu bıraktığında memnuniyetle gülümsememe engel olmadım. Diğer elini tırnak izlerimin üzerine kapamadan önce kanatmayı başarabildiğimi görmüştüm. Gözlerimin içine saf öfkeyle baktıktan sonra dudaklarını birbirine bastırdı ve başını yukarı kaldırıp derin bir nefes aldı.
“Benimle gelmen gerekiyor.” dedi kendince sakinleşebildiğinde. Uslanmamış olacak ki, henüz yaralamadığım elini tekrar bana doğru uzattı. Bir adım geriye gittim ve kolumu tutmasına engel oldum.
“Bana dokunmayacaksın ve ne karın ağrın varsa burada anlatıp gideceksin. Anlaşıldı mı? Yoksa dediğinin tek bir kelimesini bile dinlemem.” Kollarımı göğsümde birleştirdim ve sözlerim bitene kadar gözlerimi bir kez bile kırpmadan gözlerine baktım. Pes etmiş gibi bir yüz ifadesi vardı. Çenesinin kasıldığını görebiliyordum. Korkutucu göründüğünü inkar edemezdim.
“Bertilda sizin orada olduğunuzu korumalarından öğrenmiş. Bunu bana söylediğinde her şeyi yanlış anlayacağını tahmin etmiştim.” Gözlerimi kıstım. Bana doğru bir adım attı ve sözlerine devam etti.
“Ben sadece oradan kurtulmaya çalışıyordum Jane. Söylediklerimin hiçbiri gerçek değildi. Bertilda gittikçe daha fazla deliriyor. Sen de biliyorsun. Bana hala inanıyorsun değil mi? Seni çok seviyorum.” Üzerime doğru bir adım daha attı.
“Bertilda’ya onun yanından ayrıldığımı söyledim. İnanmayı reddetti. Sadece seni görebilmek için oradan kaçtım.” Gülümsedim. Bundan cesaret alarak dirseklerime ellerini yerleştirdi.
“Sana ne demiştim? Dokunmak yok.” Dirseklerimi ondan kurtardım. Yüzündeki gülümseme gittikçe ciddileşen ifadesinde eriyip çoktan yok olmuştu bile.
“Buna cidden inanacağımı mı düşündün? Ben aynı numarayı ikinci kez yemem, üzgünüm. Artık rol yapmana gerek yok Isaac, verilen görevini başarıyla yerine getiremedin. Çuvalladın.” Onunla alay etmek iyi hissettiriyordu.
“Hayır Jane, görevim seni kendime aşık ettirmekti. Başardım. Aslına bakarsan hiç zor olmadı. Teşekkürler bana kolaylık sağladığın için.” Yüzünde benimkinden daha hain bir sırıtış olduğuna emindim. Kıkırdadım.
“Sana aşık olduğumu mu sanıyorsun? Bu komikti Isaac. Beni güldürdün.” Kıkırdamalarım kısa kahkahalara dönüştü.
“Senin sevilebilecek bir tarafın mı var? Ben sana acıdım Isaac. Kötü bir insanın iyi olabileceğine inandım. Tek hatam buydu sanırım.” Isaac’in yüzü allak bullak olmuştu. Silkindi ve sırıtmaya başladı.
“Kendini kandırıyorsun. Seni oyuna getirdim ve bana karşı hissettiğin şeyleri reddediyorsun.” Bunu artık gurur meselesi haline getirmeye başladığını hissediyordum.
“Ben eğer seni seviyor olsaydım devamlı seni düşünürdüm, aklımdan hiç çıkmazdın, koşulsuzca sana güvenirdim veya en ufak bir hareketinden bile senin ne hissettiğini tahmin edebilirdim. Ben daha önce kimseyi sevmediğim gibi seni de sevmedim. Eğer birini seversem de sana az önce anlattığım gibi olur ama Isaac sen, biri hatırlatmadığı sürece aklıma bir kez bile gelmiyorsun ki. Aslında benim için hiçbir şey ifade etmiyorsun. Bana hiçbir şey hissettirmeyi başaramadın ve sorun tamamıyla sende.” Sözlerimin bir zehir gibi damarlarında dolaşıp beynine yayılmasını ve ifadesini daha da acınılası hale sokmasını keyifle izledim. Bir kolunu belime dolayıp beni kendine yapıştırdı. Ellerimi göğsüne koyup ondan uzaklaşmaya çalıştım. Bana dokunuyor olması midemi bulandırıyordu. Çırpınıyor olduğum gerçeğini tamamen göz ardı ederek omzumda işaret parmağını ağır hareketlerle gezdirdi. Romantik bir şey yaşadığımızı falan mı sanıyordu? Yüzünü aynı yavaşlıkla omzuma yaklaştırdı. Dudakları omuz başıma değdiğinde çırpınışlarım hızını arttırdı. Bana dokunmasına artık tahammül edemiyordum. Omuz başımdan boynuma doğru bir yol çizermiş gibi öpmeye devam etti. Kulağıma yaklaştığında durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasyMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...