54.Bölüm - Cerebrum

110K 3.9K 367
                                    

Gözlerimi kapattım ve ciğerlerimi sıkan köklere aldırmamaya çalışarak elimden geldiğince derin nefesler alıp konsantre olmaya çalıştım. Yeniden, köklerin yavaşça gevşediğini ve toprağa geri döndüğünü düşündüm. Üstümden çekilip beni serbest bırakıyorlardı. Köklerin hiç etkisini kaybetmeden etrafımda sarılı olması bir küfrün dilimin ucuna kadar gelmesine sebep oldu. Bu beşinci başarısız girişimimdi. Yine de yılmayacaktım. Eğer zihinsel güçlerim işe yaramıyorsa, ben de fiziksel güçlerimi kullanırdım. Yaklaşık on saniye boyunca uğraşsam da bana hiçbir faydası olmadığını fark edince çırpınmaktan da vazgeçtim. Sinirlenmeye ihtiyacım vardı. Zihinsel güçlerimin sadece sinirlendiğimde ortaya çıkmasından nefret ediyordum. Keşke şimdi Olenka yanımda olsaydı… Böylece her şey çok daha kolay olurdu. O beni hemen sinirlendirirdi ve buradan kurtulurdum. Gerçi son günlerde epey vukuatsızdı, sonunu iyi görmüyordum. Tabi, muhtemelen umudu kesmişti. Sonuçta Hector’a yüzüğü takmayı başaran ben olmuştum. Kendi düşündüğüm şeye kıkırdadım. Birden, içinde olduğum durum aklıma gelmişti. Burada ağaç köklerinin arasında sıkışmıştım ve çıkacağıma dair bir umudum yoktu. Yaprak hışırtılarıyla başımı olabildiğince kaldırıp etrafıma bakınmaya çalıştım fakat pek de başarılı olamamıştım. Bu nedenle boynumu ağrıtmaktan vazgeçip başımı yeniden toprağa koydum ve hışırtıyı çıkaran şeyin yanıma gelmesini bekledim. Görüş açıma bir çift erkek ayakkabısı girmişti. Ayrıca onun ayağının dibinde yürüyüp bana doğru gelen şey küçük sevimli bir solucan mıydı? Solucanla yakın bir ilişki kurmaya hazır olduğumu sanmıyordum. Toprağın üstünde yattığıma göre bir sürü karınca ve böcek muhtemelen üstümde geziniyordu. Bu fikir tüylerimi ürpertirken gözlerimi zorlukla solucandan ayırıp önümde diz çöken kişiye baktım. Ağzım şaşkınlıkla açılmıştı.

“Teşekkürler.” Isaac’in başını kaldırıp teşekkür ettiği kişinin evlat edindiğimiz banshee kız olduğunu görünce şaşkınlığım ikiye katlandı.

“Senin ne işin var burada?” Bu bansheeden bir şey çıkacağını biliyordum ben. Haklı çıkmıştım işte. Hector’a o kadar demiştim bunu yanımıza almayalım diye ama beni dinleyen kimdi?

“Sizi takip ettim. Sonra senin burada kapana kısıldığını görünce ilk gördüğüm kişiden yardım istedim.”

“İlk gördüğün kişi bu muydu yani?” Bir insanda şanssızlık olurdu ama benimki kadar şanssızlık olması milyonda bir ihtimaldi. Kız başını salladı. Yine de onda hoşuma gitmeyen bir şeyler vardı. Hala tam olarak güvendiğim söylenemezdi.

“Gidip Hector’a haber ver. Bari işe yaramış olursun.” Belki de kökler tarafından kıpırdayamayan kişi olarak kızı aşağılıyor olmam pek mantıklı değildi.

“Sen herkesi beni bulduğun yere getir, ben de Jane’i alıp oraya gelirim.” Kız Isaac’in talimatını başını sallayarak onayladı.

“Daha sonra da Dianna’nın yanına gider misin? Onlara yardımcı ol.” Dianna’ya ne olduğunu gerçekten merak ediyordum. İnci’yi de alıp bir an önce yanına gitmeliydik. Tabi önce buradan da kurtulmam lazımdı.

“Tamam, bana ihtiyacınız olursa beni çağırın.” Kaşlarımı çattım.

“Nasıl çağıracağız?” Sorumu daha bitiremeden yok olmuştu. Bansheenin şu ışınlanma özelliği beni biraz ürkütüyordu. Bakışlarım Isaac’e döndüğünde elinde duran bıçağı hiç tasvip etmeyen bakışlarla süzdüm.

“Beni kurtarmaya geldiğini sanmıştım,” Bu daha çok bir soru gibi çıkmıştı. Isaac elinin tersiyle yanağımı okşayınca yüzümü ondan uzaklaştırmaya çalıştım. Parmaklarının yerine bıçağın soğuk yüzeyini yanağımda hissedince hareket etmeyi bıraktım.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin