Herkese merhaba! ♥
Kütüphanenizde bir köşede kalmış, belki tekrar okuduğunuz belki de duyurulardan haberdar olmak için bıraktığınız; en kötü ihtimalle varlığını unuttuğunuz Kelebek'e yeni bir bildirim geldiğinde nasıl hissettiğinizi merak ediyoruz...
Uzun süredir Kelebek'e yeni bir özel bölüm yazmak istiyorduk, yalnızca doğru konuyu bulana kadar yazmak istemedik. Bugün birden bire aklımıza gelen fikirle yaklaşık dört saat içinde tamamladığımız bu özel bölümü sizlerle paylaşmak istedik. :)
ÖNEMLİ NOT: İçinde ikinci ve üçüncü kitapla ilgili birkaç bilgi bulunduğundan, spoiler istemeyenlerin okumasını tavsiye etmeyiz.
Uyarımızı da yaptığımıza göre, devam edebiliriz. Bu paylaşacağımız kısmı bir alternatif evren olarak düşünebilirsiniz, karakterlerle özlem giderdiğimiz ve her şeyin pozitif olduğu güzel bir bölüm yazmak istedik. Umuyoruz ki, keyifle okursunuz! ♥
--
Parlak ışık gözlerimi artık eskisi gibi acıtmıyordu. Işınlanmaya, geçtiğimiz senelerde çoktan alışmıştım. Fakat aramızda bu aktiviteden hala ilk günkü kadar nefret eden bir kişi vardı: İnci...
"Bir yerden diğerine gitmek için başka bir yol icat edelim mi?" diye sordu gözlerini ovuştururken. "Midem bulandı!"
"Dört aydır midenin bulanması hiç bitmedi ki..." Hemen yanında duran Ted'e başını kaldırıp ters ters bakan İnci ile ikisinin son zamanlardaki atışmaları artık şaşılmadık bir durum haline gelmişti. Mutluluk ve sevinçle başlayan ilişkileri, İnci'nin hamilelik serüveni sayesinde trajik bir sona doğru ilerlemekteydi. İnci'nin geçtiğimiz dört ayda gerçekten çekilmez olduğu konusunda, hiç tahmin etmesem de, Ted'e katılıyordum.
"Duyma anneciğim, kapat kulaklarını. Kaka baba," dedi İnci şişkin karnının iki bölgesini elleriyle kapatırken. Kulakların yerini nasıl saptadığını bilmiyordum, annelik içgüdüsü olmalıydı herhalde.
Koşarak, yanımdan geçen bir bulanıklık gördüğümde Frederick'in de geldiğini anladım. Ted'in bizi sıkıştırması yüzünden, yine buluşacağımız yere erken gitmiştik. Bu adamın erkenciliğinden bıkmıştım, zamanla ilgili geçmek bilmeyen bir takıntısı vardı. Sağımda, Hector'ın yanında bir ışık huzmesi belirdiğinde, yanımıza ışınlanan kişinin kim olduğunu görmek için merakla öne eğildim. Hector görüşümü kapladığından, başka türlü görmem mümkün değildi.
Gelenler Olenka ve Siri'ydi. Buraya geldiğimizi nereden biliyorlardı? Onları görmeyeli epey zaman geçtiğinden, Olenka'nın ne kadar güzel olduğunu unutmuştum. Üstündeki beyaz, yerleri süpüren elbisesiyle yanındaki Siri de en az onun kadar nefes kesici güzellikteydi. Etrafımı incelediğimde küçük bir detay dikkatimi çekmişti. Olenka'nın tek omuzlu altın rengi elbisesi, Ted'in üzerindeki mavi gömlek ve gri kumaş pantolon, İnci'nin şişkin karnından dolayı önü biraz havaya kalkmış mavi elbisesi, Hector'ın lacivert rengindeki gözlerini ortaya çıkaran aynı renkteki gömleği ile siyah kumaş pantolonunu gördüğümde duraksadım. Birden üstümdeki kot ile tişörte dönüp bakmış ve moda anlayışımın yirmili yaşlardaki üniversite öğrencisi kıyafetlerinden ileri gitmemesi dolayısıyla üzülmüştüm.
"Size kim haber verdi?" diye sordu Hector. Yanımızda oluşan rüzgarla hemen karşımda duran Frederick sorusunun cevabını verdi.
"Ben davet ettim."
"Sürpriz yapalım dedik, sizi Emily ile Tom'un düğününden beri görmüyoruz."
Siri gülerek açıklamasını yaptıktan sonra, Olenka ile birlikte koşturarak İnci'nin üzerine gittiler. Değişik sesler çıkararak İnci'nin karnına dokunduklarında, bu coşkulu sevinçlerinin bebek için olduğunu anladım. İkisi de o kadar mutlu görünüyorlardı ki, bu bebek işinin yalnızca beni gerdiğini düşünmeden edemedim. Benim haricimde herkes bunun büyüleyici bir olay olduğuna inanıyordu, tabii bir de bu davada beni yalnız bırakmayan Ted vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasyMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...