52.Bölüm - Gollum

109K 4K 456
                                    

“İyi misiniz?” Fred’in endişeli sesine karşılık hepimizin çığlıkları duyuldu.

“Sen her kimsen, rica etsem ayağımı bırakır mısın?” Durup tünelin ağzını kapatmış olan karaltıya döndüm. Ses gelmemişti. İlerlemek için yaptığım hamle bileğimi kavramış şekilde duran şeyin beni geri çekmesine sebep oldu. Ellerimi taşlı zemine bastırıp onun beni çekmesine engel olmaya çalıştım fakat bu parmak uçlarımın kesilmesi haricinde bir işe yaramadı. Beni o kadar hızlı çekiyordu ki elimi bir yere sabitleyememiştim. Her yerin aydınlanması ve tünelin ağzının görünmesi nedeniyle dışarı çıktığımızı anlamıştım. Ben daha hareket bile edemeden arkamdaki şey eliyle saçlarımı kavrayıp beni ayaklarımın üstüne kalkmaya zorladı. Beynime dolan anılarımı gözlerimi kapatarak silmeye çalışırken ayaklarımın üzerine bastım. Çocukluğum boyunca yediğim her dayakta o kadının saçlarımdan çekerek beni sürükleyişinin acısını, şimdi yine saç diplerimde hissediyordum. Geçmişin hiç hoş olmayan bu parçası tüylerimi diken diken ederken, saç diplerimin acımasının nedeninin az önce arkamdaki şeyin beni saçlarımdan çekerek kaldırması olduğunu akıl edince gözlerimi çabucak açtım. Beyaz pelerininin kapüşonu yüzünün üst kısmını örtse de parlaklığı görülebiliyordu. Zaten beni yüzüne bakmam için zorluyordu. Bir bansheeydi. Neden bunu yaptığını anlayamadığım için anlamadığımı belirtircesine ona bakarken saçıma gömülmüş elini zorlukla saçımdan ayırdım.

“Ölümden kaçamazsın.” Uzun parmaklarını boynumun etrafına sardı ve elini yavaş yavaş sıkılaştırmaya başladı. Boğazımı sıkan elinin bileğini sarıp elini ittirmeye çalıştım.

Konuşmaya çalıştım fakat boğazımı sıktığı için kelimelerim kesik kesik çıkmıştı. “Sen ölüm değilsin.” Onlar ölüm perisiydi. Sadece kimin öleceğini anlıyorlardı. Bunun ötesinde bir yetenekleri yoktu. Nefes alışım zorlaşmaya başladığında ağaçlıkların arasından çıkan bir karaltı boğazımı tutan bansheenin üzerine atıldı. Beyaz pelerinli banshee bir yandan üstüne atılan karaltıdan kurtulmaya çalışırken diğer yandan boynumdaki ellerini tırnakları derime batacak kadar sıktı. Görüşümün kenarları bulanıklaşmış, beynimde toplanan kan akmak için damarlarımı zorlamaya başlamıştı. Gözlerimi kapattım ve başımdaki aşırı baskıyı görmezden gelmeye çalışarak nefes almaya yoğunlaştım. Birkaç dakika sonra bansheenin eli gevşeyerek uzaklaştı. Ardından da kollarımdan tutarak beni geriye çeken kişiye tutundum. Başım etrafımda olanları anlayacak kadar iyi değildi, fazla dönüyordu. Beni tutan kişinin ellerinin kollarımda sıkılaştığını hissedebiliyordum. Sanırım duruşumun sağlam olmadığını fark etmişti. Dizlerimin ve beynimin kontrolünü yavaşça elime aldığımda gözlerimi açtım ve olanları anlamlandırmaya çalıştım.

Beyaz pelerinli banshee yerde yatarken siyah pelerinli banshee diğerine saldırmaya hazır bir şekilde tepesinde dikiliyordu.

“Git.” Siyah pelerinlinin emrine karşılık beyaz pelerinlinin göremediğim yüzünde epey sinirli bir ifade olduğunu tahmin edebiliyordum.

“Bunu ödeyeceksin.” dedikten sonra yerinden kalktı ve hızla koşarak ağaçlıkların arasında kayboldu. Kollarımı tutup ayakta durmama yardımcı olan Ted’e teşekkür edercesine baktım ve ellerinden çıkıp bansheeye doğru bir adım attım.

Siyah kapüşonunu indirince ortaya beyaz tenli, kalkık burunlu, kahverengi saçlı ve ufak tefek genç bir kız çıktı.

“Sen kimsin?” dedi Ted kıza ve dolayısıyla bana bir adım atarken. Kız cevap vermeden yok oldu. Hızla arkamı dönüp baktığımda karşı kıyıya geçmiş olduğunu fark ettim. Bu, bizimle orada konuşacağı anlamına geliyor olmalıydı. Benimle aynı şeyi tahmin etmiş olduğunu sezinlediğim Ted hiçbir şey demedi ve beni mağaraya doğru ilerletip muhtemelen güvenli bir şekilde tünelde ilerlediğime emin olduktan sonra gitti. Az önce yaşadığım korku nedeniyle kendimden beklenmeyecek hızla tünelde ilerleyip diğer taraftan çıktım.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin