24.Bölüm - Cep Evren

129K 4.5K 292
                                    

Hiçbirinden ses çıkmayınca konuşma gereksinimi hissettim.

“Isaac notlarımı buraya kaldırdığımı görmüştü. O sabah buradaydı. Ondan başka kim almış olabilir ki? Dianna bunu nasıl fark etmedik?” Cevaplayamayacağını bilsem de bir umut yanıt beklercesine gözlerimi Dianna’ya diktim.

“Önemi yok, Jane. Benimle gel.” Hector’ın bu kadar sakin olmasına anlam veremiyordum.

“Bütün gece onlarla uğraştım. Koordinatlar o kağıtlarda yazıyordu. Gerçi hala hatırlıyorum ama bu artık onların da o yerden haberdar olduğu gerçeğini değiştirmiyor.” Olayın ciddiyetini kavraması için açıklamamı yaptıktan sonra sessizce yüz ifadesinin değişmesini bekledim. Sakinliğini koruyordu. Kızlar muhtemelen dediklerimden hiçbir şey anlamamışlardı. Hector’ın yüzüne bakmayı sürdürürken kolumu yakaladı ve bir şey söylemeden beni çekiştirerek odadan çıkardı. Artık gerçekten insanları sürüklemekten haz duyduğuna inanmaya başlamıştım. Elinin gevşek tutuşundan yararlanarak kolumu ondan kurtardım ve normal insanlar gibi ayrı ayrı yürümeyi başardık. Odasına varmıştık. Benim de içeri girmemin ardından kapıyı kapattı.

“Isaac’in o kağıtları çalmasına memnun oldum.” Yüzünü dikkatle inceledim, gayet ciddi görünüyordu. Benimle alay etmiyordu değil mi? Kafamdan geçen soruyu aynen ilettim.

“Şaka mı yapıyorsun?” Olumsuzca başını iki yana salladı.

“O gün, notlarının ne kadar karışık olduğunu gördüm. Hatta sen uyurken onları inceleme fırsatım oldu. Isaac’in o kağıtları aldığına memnunum, çünkü içindekileri çözümlemek onların zamanını alacaktır. Ayrıca yazdıkların yaptığımız şeyi açıkça belirtmiyordu. Bu nedenle notlarını birleştirmeyi başarsalar da, ellerinde ne olduğu belirsiz bir yerin koordinatından başka bir şey olmayacak.” Düşününce mantıklı geliyordu. Kollarımı göğsümde kavuşturdum.

“Peki, onlar o koordinatları bilirken biz orada nasıl solucan deliği oluşturacağız? Nasıl orada çalışacağız? Yaptığım hesaplamalar tahminiydi fakat doğru çıkma olasılığı yüksekti. Bunun gibi başka bir alan bulabileceğimi sanmıyorum.” Sözlerimi bitirdiğimde derin bir nefes aldı ve bana doğru bir adım attı. Gözlerimi kısıp ne amaçladığını sezinlemeye çalışıyordum.

“Sana bir şey itiraf edeceğim. Çok kızmayacağını umuyorum.” Başımı dikleştirdim. Eğer o benden bu kadar çekiniyorsa kesin beni ciddi anlamda kızdıracak bir şey söyleyecekti.

“Ben cep evreni zaten oluşturmuştum.” Daha konuşmaya devam edecek gibi görünüyordu ama elimi kaldırarak onu susturdum. Öncelikle dediği şeyi sindirmeye uğraştım.

“Madem yapmıştın… Niye beni uğraştırdın? Sırf onu yapabilmek için bir gece boyunca uykusuz kaldım ben!” Çemkirmekten kendimi alamamıştım.

“Senin çalışmalarını incelediğimi söyledim, cep evreni oluşturmamda bana yardımcı oldu. Ayrıca o gün asıl uyumayan kişi bendim. Sen benim yatağımda mışıl mışıl uyurken yazdığın dağınık notları çözmeye çalıştım. Cidden biraz daha düzgün yazamaz mısın?” Ağzımı cevap vermek için açtım fakat söyleyecek uygun bir şey bulamayınca sinirle homurdanarak kapatmak zorunda kaldım. Açıklamasını dinlediğime göre odasını terk etmekte bir sakınca görmüyordum. Yanından geçerken kolumu yakalayıp durmamı sağladı. Bu sefer kaçmayayım diye sıkıca tutmuştu. Bir şey demesini bekliyor olduğumdan aval aval yüzüne baktım.

“Cep evrene gideceğiz.” Sözlerini bitirir bitirmez kapıdan çıktı ve hayret edici bir şekilde beni sürüklemeden önümden yürümeye başladı. Sinirlerine dokunmadan onu takip etmem en sağlıklısıydı. Bir odanın önünde durdu ve içeriye girdi. Kendim girdikten sonra kapıyı arkamdan kapattım. Etrafıma kısa bir bakış attığımda bu odanın Leonard ve beni getirdiği fakat daha önce hiç kullanmadığımız çalışma odası olduğunu anlamıştım. Hector sağ taraftaki masaya yöneldi ve Macbook’un kapağını kaldırdı. Yanına doğru ilerlerken dehşet içinde olduğum yerde kalakaldım. Gözlerimin çektiği acıyla dolmasına müsaade etmiştim.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin