66.Bölüm - Serotonin

94.1K 4K 712
                                    

Kulağımdaki uğuldama yerini çığlık ve bağırışlara bırakırken gözlerimi açmaya çalıştım. Çenem birinin omzuna dayanmış ve yine aynı kişinin bir kolu belimin etrafına sarılmış beni sıkıca tutuyordu. Diğer eli ise sırtımdaki bir noktaya yoğun şekilde baskı uyguluyordu. Eğer kulaklarım beni yanıltmıyorsa -bu ihtimal çok yüksekti- beni tutan kişi ağlıyordu. Sessizce burnunu çektiğini duyabiliyordum. Ona uyandığımı belli etmek istedim. Bilincim yavaş yavaş yerine geliyordu. Boynumda hissettiğim şiddetli ağrının nedenini hatırlamaya çalıştım. Gözlerimi kapatıp düşüncelerime yoğunlaşmaya çalışırken beni tutan kişi ağladığı için titreyen sesiyle bağırdı.

“Ted, bırakın onu artık! Jane ölecek.” Olenka’nın yalvarışına tepki veren Leonard olmuştu.

“Hayatta olmaz.” Leonard’ın cevabının ardından alev alan ağaçların yanarken çıkan çatırtısını duydum. Arkama dönüp neler olduğunu görmek istiyordum ama boynumda hissettiğim ağrının buna izin vermeyeceğine inanıyordum.

Olenka kulağıma, “Lütfen ölme.” diye fısıldarken belimdeki eliyle sırtımı sıvazladı. Toprağın ve çimlerin senkronize bir şekilde gittikçe yükselerek gelen ezilme sesi, birilerinin yanımıza yaklaştığını anlamamı sağlamıştı.

“Yarasına baskı uyguluyorsun, bu güzel.” Buraya kadar koşarak geldiği için nefes nefese kalan Dianna buna rağmen konuşmaya çalışıyordu. Olenka’nın hafif sarsılması nedeniyle başını salladığını hissettim. Olenka elini hafifçe sırtımda baskı yaptığı noktadan kaldırdığında Dianna rahat bir nefes aldı.

“Bıçak çok tehlikeli bir yere denk gelmemiş. Eğer damarına gelseydi,” Cümlesini tamamlama gereği duymadı. Ölürdüm. Dianna’nın sözleriyle birden bire tüm anılar beynime hücum etti.

Ben birini vurmuştum.

Bizi takip ettiğini fark edemediğim Isaac beni bıçaklamıştı. Belki de hep sözünü verdiği gibi ölümümün elinden olmasını istemişti.

“Paulo, lütfen durdur onları. Beni dinlemiyorlar. Artık gitmemiz gerekiyor.” Olenka’nın ağlamaklı halinin yerini biraz daha sakin bir hale bıraktığını fark ettim. Sesinde daha güçlü bir ton vardı. Boynumdaki ağrının sebebini bulmuştum, Isaac beni bayıltmak için boynuma vurmuştu. Ne kadar süre baygın kaldığımı bilmiyordum ama bu sürenin çok fazla olmadığına emindim.

“Hector! Dur artık!” dedi Olenka, ardından da ne olduğunu anlayamadığım bir cümle mırıldandı. Kendi dilinde olduğunu tahmin ediyordum. Boynumdaki ağrı sırtıma vurmuş olmalıydı, dayak yemiş gibi hissediyordum.

“Ted, Jane’in dikişe ihtiyacı var. Biz gidiyoruz.” Dianna’nın bağırışına karşılık Ted eğer bir tepki verdiyse de, duymadım. Kollarımdan özenle tutulup Olenka’nın sıcaklığından çekilerek ayaklarımın üstünde durmaya zorlandım. Başımı kaldırıp Dianna’ya bakarken boynumdaki ağrıyı önemsememeye çalıştım. Ağrı tüm gövdeme yayılmıştı sanki.

Meraklı bir biçimde etrafımı incelemeye başladım. Leonard’ın oluşturduğu ateş Isaac hariç gruptaki herkesin etrafını sardığından, hareket edemiyorlardı. Gözlerimi biraz sola çevirdiğimde, Ted’in Hector’ı Isaac’in üstünden kaldırmaya çalıştığını fark ettim. Göğsümde hissettiğim sıkışmaya rağmen bağırmak zorunda hissettim. Sesim çıkmamıştı. Ted’in eninde sonunda başarılı olacağını düşündüğümden enerjimi harcamamaya karar vermiştim.

“Jane, seni hemen götüreceğiz ama bana yardım etmen lazım, tamam mı?” Dianna’ya tüm ağırlığımı verdiğim için ayakta zor duruyor gibi görünüyordu. Başımı salladım ve kendi ayaklarımdan destek almaya çalıştım. Bacaklarımı hissedemiyordum. Bunu Dianna’ya aktarmak için konuşmaya çalıştığımda ise başarısız olmuştum. Bakışlarım karşıdaki bir noktaya sabitlenmişti. Hiçbir uzvuma hükmedemiyordum.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin