64.Bölüm - Ametist

112K 3.7K 520
                                    

Söyleyiş tarzından anladığım kadarıyla İnci'nin kendi dilinde küfür ederek verdiği haklı tepkinin ardından, Persephone olduğunu iddia eden kadına sorumu yönelttim.

“Sana neden inanalım?” Kadın düşünceli bir ifadeyle bakışlarını yere yönlendirdi, geçerli bir sebep arıyor olduğu her halinden belliydi.

“Sizden beni beklemenizi rica etmiştim!” Bansheenin endişeli sesini duyduğumda arkama döndüm ve o aramızdan hızlı adımlarla geçerken sorgulayıcı bakışlarla onu izledim. Banshee kadının yanına vardığında onu koruyucu bir tavırla arkasına aldı ve bize döndü. Mantıklı bir şeyler söyleyeceğini umuyordum.

“Onu dinlemeniz gerekiyor. Size her şeyi anlatacağız.” Banshee bizi ikna etmek için daha konuşacakken kadın onun koluna hafifçe dokunarak sözünün yarıda kalmasına neden oldu.

“Önce içeri geçelim, bu köpek beni ürkütüyor.” Kadının tedirgin bakışları ona huysuzca hırlayan Leonard’ın korkutucu köpeğindeydi. Kaşlarımı kaldırdım ve diğerleri tereddüt etmeden salona doğru ilerlerken şüphelerimi içime sakladım. Nedenini bilmesem de, bansheeye tam anlamıyla güvenemiyordum. Kadının anlatacaklarını merak ettiğimden, ses çıkarmamaya karar vermiştim.

“Ne oluyor?” Ted omzumu dürtüp sorusunu sormasa, onun yanımıza gelmiş olduğunu fark etmeyecektim.

“Bir kadın geldi ve Persephone olduğunu iddia ediyor.” dedim salon kapısından içeri girerken. Ted buna inanmadığını belirtmek adına kaşlarını kaldırdı. Benim de tepkim aynı olmuştu zaten.

“Oturun,” Banshee büyük bir saygıyla kadının koluna girip onu boş koltuklardan birine oturttu ve kadının ayaklarının ucuna kuruldu. Hareketlerindeki saygının daha da yoğunlaşmış halini gözlerinde, özellikle de kadına bakarken, görebilirdiniz. Bunun bir şov olup olmadığını merak etsem de, yine çenemi kapalı tutmayı tercih ettim.

“Eğer gösteriniz bittiyse açıklama yapabilir misiniz?” Ted’in benim söylemekten son anda vazgeçtiğim şeyi söylemesi beni şaşırtmadı. Genellikle aynı şekilde düşünürdük fakat Ted hep benden çok daha açık sözlü davranırdı. Şimdi İnci’nin yanında yerini almış, sabırsızca kadının anlatacağı şeyleri anlatmasını bekliyordu. Kadın sözlerine başlamadan önce İnci’yi inceledim. Yüzünde gergin zamanlarda kullandığı düz, duygudan yoksun ifadesinden vardı.  Bu ifadesini takındığında ona bakarak hiçbir düşüncesini anlayamıyordum.

“Ben önce diğerlerini çağırayım, hepimiz birlikte dinleyelim anlatacaklarını.” Dianna cümlesi biter bitmez odadan çıktı. Diğerlerini çağırmak iyi bir fikirdi ama gittikçe azalan sabrıma söz geçiremiyordum.

“Banshee, onu nasıl buldun?” Merakım sabrımı yenmişti, sorumun cevabını beklerken yalan söyleyip söylemediğini anlayabilmek için bansheeyi dikkatle inceledim.

“Herkes geldikten sonra her şeyi anlatacağız.” Bansheenin hareketlerinde şüphelerimi destekleyecek boyutta tedirginlik ya da yalan söylediğine dair bir sinyal bulamamış olmama rağmen bu ona karşı olan güvenimi arttırmadı. Diğerleri odaya yüzlerinde şaşkın ve mutsuz ifadelerle teker teker girerken, bu hallerinin en akla uygun açıklaması Dianna’nın onları zorla uykularından uyandırıp buraya getirmiş olması, diye düşünüp sessizce güldüm. Dianna uyandırma konusunda epey ısrarcı bir kişiliğe sahipti. En son içeri giren Martin olmuştu. Göz göze geldiğimizde ondan bakışlarımı kaçırıp Persephone’ye yönelttim. Martin’in Zeus olduğu bilgisini hala yedirememiştim ve henüz onunla nasıl konuşacağımı bile bilemiyordum. Bu düşünceyi beynimdeki yüzleşmeye hazır olmadığım şeyler kısmına kaldırdıktan sonra söze başlayan Persephone’ye kulak kesildim.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin