78.Bölüm - Lagos

82.6K 3K 809
                                    

Bakışlarımı tekrar Finn'e yönlendirdim. Bize bir açıklama borçlu olduğunun farkındaydı, derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Buraya gönderilmemin amacı gözden düşen çocuğu öldürmekti." Sözlerine devam edecek gibi görünse de onu durdurdum.

"Kim bunu yapmanı istedi, Afrodit mi? Ayrıca, neden böyle bir şey yapmak istesinler ki?" Açıklamasını sorularıma göre yaparsa daha mutlu olacaktım.

"Bana söylenen tek şey, kanatlarımı geri almak istiyorsam onu öldürmem gerektiğiydi." Başıyla Olenka'yı işaret etti. O söyleyene kadar, kanatlarının olmadığını fark etmemiştim.

"Seni niye cezalandırdılar? Kanat çıkarmanın çok kolay olmadığını duymuştum." Athena'nın sözlerinin üzerine Finn kanat çıkardığı zamanlardaki acısını hatırlamış gibi yüzünü buruşturdu.

"Bana verdikleri emri yerine getirmeyi reddettim, kanatlarımı bu yüzden aldılar." Cevapları teker teker almakla zaman kaybetmek istemediğimden, Finn'i ağaca yapışık tutan görünmez iplerimin sıkılaşmasını istedim. Nefesi kesilip öksürmeye başladığında, işe yaradığını anlamıştım.

"Eğer boğulmak istemiyorsan bize hızlıca her şeyi en başından anlatıyorsun." Talebimde yeteri kadar net olduğumu düşündüğümden, bir nebze de olsa, onu tutan bağların gevşediğini düşündüm. Öksürüğü kesildiğinde hızlıca anlatmaya koyuldu.

"Bakın, beni gözden düşeni öldürmem için yolladılar ve emirlerini yerine getirmeyi reddettiğimde kanatlarımı elimden aldılar. Sizin de dediğiniz gibi oluşumundaki kadar acı verici bir durumdu. Onlar arasındaki yerimi kaybetmek istemiyorsam, ben de bir gözden düşen olmak istemiyorsam onların dediğini yapmamı emrettiler." Birkaç saniye duraksadıktan sonra ekledi. "Yine de söylediklerini yapmadım. Yapmayacağım da." Şimdi anlıyordum, Finn aslında başından beri hiçbir şey yapmak niyetinde değildi. O, bize teslim olmuştu. Başımı salladım.

"Seni yakaladığımız için tabi ki de böyle söylersin," Ona inanmadığımı anlaması için sesimi olabildiğince alaycı tutmuştum. Kaşlarını çattı.

"Bana inanmıyor musun? En anlayışlı olan sensin sanıyordum." Görünüşe göre benim bile ona inanmamam, onun kendine güvenini eksiltmişti.

Finn'in söylediklerini duymamış gibi davranmayı tercih ettim ve başımı Athena'nın bulunduğu yöne çevirdim. "Bununla ne yapacağız?" dedim sanki o burada değilmiş gibi bir rahatlıkla. Onu öldürecek miydik? Esir mi alacaktık? Diğerlerinin insafına bırakmak için yanımızda mı götürecektik? Bir sürü seçenek vardı, nihai kararı ise Athena verecekti.

"Çöz onu, sanırım Olenka'nın yolculuğunu ertelemek durumundayız. Olimpos'a geri dönüyoruz." Athena'nın seçimi üçüncü seçenekten yana olmuştu anlaşılan. Başımı onaylarcasına salladıktan sonra Finn'in ellerinin zincirle bağlandığını düşündüm. Ağaçtan kurtulmuş, bileklerinin etrafına birkaç sıra zincir bağlanmıştı.

"Nasıl yani? Beni öldürmeye kalkabilir, onu yanımızda götüremeyiz!" Olenka'nın itirazları kimseden cevap alamayacağını fark ettiğinde kesildi.

"Aslında kelepçeye hayır demezdim," Finn'in zincirden rahatsız olduğu belliydi. O zaman kesinlikle zincirler kalmalıydı. Ona ilerlemesini işaret ettim. Sırtında, eskiden kanatlarının bulunduğu yerlerde, kırçıllı gri renk tişörtünden bile belli olan iki şişlik vardı. Eğer gözlerim beni yanıltmıyorsa, tişörtünün üzerinde kan lekesi de mevcuttu. Finn'i önden ilerleterek Athena ile aramızda olan kısa mesafeyi kapattım. Finn'in yanında yerimi aldığım anda Athena yine bizi uyarmadan ışınlanmıştı. Göz kapaklarım refleksle gözlerimin üzerine örtülürken, tanrıların zihnimizi okuyamıyor olduğunu umdum. Çünkü eğer Athena az önce zihnimden geçen küfürleri duyduysa, bundan sonra aramızda sağlıklı bir ilişki olacağını sanmıyordum.

KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin