Multimedia'ya kapağı ekledik, isteyenler daha detaylı görüntüsüne Facebook ve Twitter hesaplarımızdan ulaşabilirler. :)
Biz kapağı çok sevdik, siz nasıl buldunuz? Yorumlarınızı merakla bekliyoruz. :)
Bir önceki duyuruda söz verdiğimiz gibi, kitap yayınlanmadan önceki son kesitin kitaptaki olayların başlangıcını anlatmasını istedik, umuyoruz beğeneceğiniz bir kesit olmuştur. :)
HECTOR –
Gecenin başında diğerlerinden farklı ve zorlu olduğunu söyledikleri, dördüncü maçımdaki rakibimi yere sererken nefeslerimi düzenlemeye çalıştım. Platformun etrafında maçı izleyen topluluğun çıkardığı gürültüye kulaklarımı tıkıyordum. Dövüşürken de, platformdan inip kıyafetlerimi değiştirmeye giderken de beni rahat hissettiren tek şey kendimi bulunduğum yerdeki insanlardan soyutlamaktı. Burada olmayı çok sevdiğim söylenemezdi. Hiçbir zaman şiddet yanlısı olmamıştım ama ailemi kaybettikten sonra, neyin sebep olduğunu tam manasıyla bilemediğim öfkemi atmanın tek yolu bu izbe evde; seyircileri 'eğlendirmek' için gözleri önünde tanımadıkları birini hırpalamak haline gelmişti. Yaptığım, dönüştüğüm şeyle gurur duymuyordum. Fakat itiraf etmeliydim ki; az önce attığım darbelere dayanamayıp yere yığılan adamın kimliğini, onunla tek bir kelime bile konuşmamış olduğumuz gerçeğini, yediği dayağın onu ne hale getirdiğini görmezden gelmek zamanla kolaylaşıyordu. İçinde bulunduğum duygusuzluğa, uyuşukluk hissine alışmıştım.
Senelerdir her hafta -en azından haftada bir kez- buraya dövüşmeye geldiğimden evin sahibi aramızda bir çeşit samimiyet olduğuna inanıyordu ve kesinlikle aynı fikirde değildik. Kıyafetlerimi değiştirip odadan çıktığımda sırtıma beni tebrik etmek adına sertçe vurduktan sonra yüzünde oluşan geniş sırıtışa, sahte göründüğüne emin olduğum bir gülümsemeyle karşılık verdim.
"Sarışın bir kız dışarıda seni beklediğini söyledi. Acele etmeni istiyormuş," dedi gülerek. Bertilda buraya gelmezdi, eğer o değilse kim gelmişti ki? İsmini öğrenmek gibi bir girişimde bulunmadığım adamın sözlerini anladığımı belirtircesine başımı sallayarak onayladım ve merakıma yenik düşüp hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Yeni bir maçın başladığını belirten çıngırak sesi yükselirken dışarı çıkmayı başarmıştım. Yüzümün bu yara bere içindeki halini saklamak adına başıma ceketimin kapüşonunu geçirdim. Adamın bahsettiği sarışın kız, muhtemelen siyah; parmaklıklı kapının dışında dikilendi. Kapıyı ittiğimde çıkan gıcırtı yüzünden başını benim bulunduğum yöne çevirdi. Onu şimdi tanımıştım.
"O adamla muhatap olmana gerek yoktu." Ondan önce konuşsam da, bana söyleyecek bir şeyi olduğunu biliyordum. Aksi takdirde burada beni bekliyor olmazdı zaten.
"Her ihtimali değerlendirerek dövüş yeteneklerini geliştiriyor olman güzel. Babamın düşündüğü, Ares'in kızını kendine aşık etme yoluyla kandırma planının işe yarayacağını hiç sanmıyorum." Athena sözleri bittiğinde memnuniyetsizliğini belirtircesine somurttu. "Kıza asla güvenemezsin," diye ekledi her ziyaretinde yaptığı gibi.
"Biliyorum." Bu sefer de cevabım öncekilerden farksızdı. "Buraya neden geldin?" diye sordum ona doğru bir adım attıktan sonra. Düşünceli görünüyordu. "Sana bir şeyler getirdim." Bileğinde taşıdığı minik çantadan bir kutu çıkardı.
Uzattığı kutuyu ellerinden alırken sabırsızca sordu. "Açmayacak mısın?" Bu heyecanı kutunun içinde ne olacağını daha da merak etmeme sebep olmuştu. Kaldırımın ucuna yerleştikten sonra krem rengi kutunun kapağını kaldırdım. İçinde bir sürü kağıt ve fotoğraf duruyordu.
"Babamın planının işe yaramayacağını bildiğimden, önlem almak istedim. Bunlar takımının üyeleri, yani diğer tanrıların çocukları." Bertilda'dan başka, tanıdığım hiçbir seçilmiş çocuk yoktu. Kağıtlara iliştirilmiş fotoğrafları incelemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK
FantasyMitolojide kelebek ateşi simgeler, ateşe koşan pervane böceğinin yanıp ateşle bağdaşmasıdır. Eski Yunan'da ise ruhun beden üzerindeki etkisini ve bu etkinin yarattığı büyük değişimleri simgeler. Mavi kelebek, saf ruhu simgeler. Bu, monoton hayatını...