Neredeyse mutluluktan havalara uçacaktı minik kız. O kadar sevinmişti ki , koşarak atladı boynuna yaşlı adamın. Ebu Cendel ne yapacağını şaşırmıştı. Uzun zamandır kimse onu bu kadar sevmemişti. Yalnızdı.. Meğer ne kadar özlemişti sevilmeyi. Eşi öldüğünden beri ne çocukları uğramıştı yanına,nede başkaları. Yapayalnız kalmıştı bunca yıl. Kendini Allah'a adamıştı. Onun evine bekçilik ediyor, onu koruyup kolluyordu. Böyle unutabilmişti dertlerini, tasalarını. Böyle teselli bulmuştu kalbi..
Oda sarıldı minik kıza. Aniden birşey geldi aklına Hafsa nın ve birdenbire çekildi.
- Sen Türk müsün? Bize hiç benzemiyorsun !
dedi kız bir çırpıda
- Hayır,ben Türk değîlim kızım. Ben Arap ım
- Peygamberimiz de Arap biliyormusun?
Bilmiş bilmiş söylemişti bunu
- Evet , biliyorum kızım. Oda Arap tı
Hafsa yeni birşey farketmiş gibi
- Ama sen Türkçe konuşuyorsun. O zaman seeeen Türksün !
Gülmeye başlamıştı adam. Bu çocuk gerçekten çok komik konuşuyordu. Kelimeleri doğru telaffuz ediyordu ama kaşı gözü hiç durmuyordu. Konuşurken tüm mimiklerini ortaya döküyordu. Çok daha sevimli oluyordu böyle yapınca..
- Hayır, kızım! Ben Türk değîlim. Arapım, cidden. Hanî siz Kabe ye geliyorsunuz ya , bende Kabe'nin yanında duruyôrum. Senin gibi Türkler konuşurken çok duydum. Duya duya da öğrendim. Anladın mı ?
- He demekki o yüzden bi değişik konuşuyorsuuun !
derken kaşları iş başındaydı gene.. Adam kendini gülmekten alıkoyamadı. Hem gülüyor hemde cevap veriyordu minik kıza
- Evet , evet..
Yorgunluktan olduğu yerde uyumuştu Hafsa.. Üzerine bir battaniye örttü adam. Mekke'nin geceleri çok soğuk olurdu. Hasta olmasını istemiyordu minik kızın.. Oda diğer koltuğa kıvrıldı. Minik kızı izlerken kapatmıştı gözlerini..