On ikinci bölüm: Not kağıdı (part 1)

13 1 0
                                    

Gene heyecan basmıştı beni. Elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırıyordum. Herşey hazırlanmıştı yerliyerince . Bende Zühre nin ısrarıyla sütlü kahverengi elbisemi giydim. Çok heyecanlıydım. Off ! Ne yapacaktım.. Kalbime söz geçirmekle uğraştım bir süre ama olmadı. Pes ettim en sonunda. Olan olacağına varırdı sonuçta. Akışına bıraktım. Bu seferde sel olup üzerime geldi. Bu fikirdende vazgeçtim. En iyisi kontrolü elimde tutmaktı herhalde..
Ben düşüncelerimle boğuşurken gelmişlerdi bile. Son buluşmamızdan bu yana bir hafta geçmişti. Aşağıya inip kadınların bulunduğu odaya geçtim. Hoşgeldiniz dedikten sonra çıktım odama yeniden. İçeri girmemle Zühre nin beni çıkarması bir oldu.
- Kızım iyimisin sen? Kahve yapacaksın !
- Erken değilmi yaa ?
- Ne erkeni Hafsa! Konuşacaklarını konuştu iki tarafta . Konuya girmek için kahvelerin gitmesi gerekiyor. Hadi hadi hemen mutfağa geçelim.
Mutfağa geçtik alalacele. Ama ellerim o kadar titriyorduki cezveyi tutamıyordum. Zühre aldı elimden malzemeleri
- Sakin ol kuzum.. Daha önce bu kadar heyecanlandığını görmemiştim.
- Olamıyorum Zühre. Bende kendime hakim olmaya çalışıyorum ama olamıyorum ne yazıkki!
- Neyse, biraz otur kendine gel o zaman. Yavaş yavaş yapalım kahveleri. Acele etmicez artık ne yapalım..
- Kahveleri sen yapsan olmazmı?
- Seni istemeye geldiler. Senin yapman gerekiyor. Benide birgün istemeye gelenler olursa ,onlara ben yapacağım söz.
Birinci denememde başarısız olsamda ikincisinde başarmıştım. Hepsi bol köpüklü olmuştu . Aslında hep köpüklü olurdu kahvelerim zaten. Nedense olmamıştı birincisi.
Tepsiye özenle dizdim kahveleri. Elime aldım tepsimi ,kendimi hazırladım ve adımımı attım. Atmamla durdurulmam bir oldu.
- Ne oldu Zühre?
- Ne olcak ,tuzu unuttun
- Tuz mu ? Ne tuzu ?
- Heyecan sana yaramıyor Hafsa. Bi daha elinden geldiğince heyecanlanma olurmu ?
- Onu bunu bırakda,ne tuzu ? Kahveler soğuyor.
- Damat kahvesine atılan tuzdan bahsediyorum.
- Atmasak ?
- Olmaz,gelenek bu. Ayrıca sen ne ara bu kadar kıyamaz oldun ? Hı?
Ee ne yapalım gelenek sonuçta. Yapmasak olmaz ! Bende az birşeycik koyarım. Hem gelenek yerine gelmiş olur ,hemde Sina nın midesi felç geçirmemiş olur .
Zühre nin tekrarlamasına izin vermeden aldım tuzluğu elime. Birkaç kere salladım. Ne kadar düştüyse artık.. Önceden hazırladığım minik kağıdı Sina nın fincanın altına koyarak aldım tepsiyi. Hâlâ üzerimde bulunan feracem ve siyah başörtümle servis yapmaya başladım. Sıra Sina ya gelmişti. Kahvesini tepsiden alırken fincanı işaret edip durdum ama görmedi. Orada uzun durmam dikkat çeker diye çıkmak zorunda kaldım. Kapıdan işaret etmeye devam ettim . Görmesi gerekiyordu. Off.. Hadi Sina bir bak yaa.. Biraz sonra kafasını kaldırıp baktı beyefendi. Ama bu seferde ne dediğimi anlamıyordu. Arada kafasını başka taraflara çeviriyordu anlamasınlar diye . Benim çabalarım boşa çıkmış gibi gözüküyordu. Genede belki fincanı kaldırınca görür diye bekledim. Fincanı kaldırdı içmek için. Ama gözleri bendeydi. Fincanı işaret ettim. Baktı ama gördüğünden emin değildim. Kahveyi tekrar kaldırdı dudaklarına doğru. İçmesiyle püskürtmesi bir oldu. Demekki kağıdı okumuştu. Ama bu kadarda rol yapabileceğini bilmiyordum. Keyfim yerine gelmişti. Bir yandan isteme çikolatalarımı yerken gülerek çıktım odama . Müstakbel kayınpederimin sesini duyunca durdum ve dinledim.
- Allah'ın emri, Peygamberimizin ( s.a.v.) kavli ile kızınız Hafsa yı oğlumuz Sina ya istiyoruz..
Babamın bir süre sesi çıkmadı.Sesizlik devam ettikçe endişelerim artıyordu.
- Verdik gitti.
dedi sonunda o herzamanki espirili ses tonuyla. İşte şimdi rahatlayabilirdim.

Kınalı Parmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin