Yirmi sekizinci bölüm: Patates (part 3)

7 1 0
                                    

Geç başladığımız işimiz daha fazla geç kalmasın diye hızlı hızlı hazırladık tabakları. Kur'an'ı Kerim i okuyan kişi " sadagallahulazim" dediğinde eksik birşey varmı diye konturol ediyorduk.
- Tam zamanında yetiştik Hafsa. Elimize sağlık.
- Evet. Elhamdülillah bitti.
- Tepsileri adamlar alacak , biz içeri geçelim.
Birlikte salona doğru yürümeye başladık. Aklımdaki soruyu sorsam mı sormasam mı diye tereddüt içerisindeydim. Biraz gitgeller yaşadıktan sonra sormaya karar verdim.
- Birşey soracağım.
- Tabi buyur
- Az önce Kur'an okuyan adam varya
- Evet
- Bizim sözümüzde de okumuştu. Parayla falan mı tutuyor Sina acaba ? Sesinden işin ehli olduğu anlaşılıyor. O yüzden merak ettim.
- Yok canım hayır. Parayla tutmuyor. O Sina nın en yakın arkadaşı Yekta. İmam falan değil ama heryerde okur. Allah vergisi maşallah.
- Maşallah gerçekten. Şimdi Sina ya sorsam yanlış anlar diye korktum. O yüzden sana sorayım dedim.
- Anlıyorum Hafsacım. Sorun değil.
Adamlar mutfaktan çıkınca, kadınlara tabakları servis edip oturmuştuk bizde. Havadan sudan konuşup yedik yemeklerimizi. İnsanların beni göstererek konuşması ne kadar beni rahatsız ediyor olsada mutlu ve huzurluydum burada. Kendi kızları gibi sıcak davranıyordu bu aile bana. Gerçekten yanlarında çok iyi hissediyordum. Sıcak davranışları sayesinde bende onlara ısınmıştım. Rahattım artık onların yanında, mutluydum.
Bir anda aklıma gelen şeyle mutluluğum son bulmuştu. Bugün buraya Sina yı uğurlamaya gelmiştik. Yani o gidiyordu. Altı ay, kocaman altı ay ondan uzak kalacaktım. Sahi nasıl dayanacaktım yokluğuna? Yirmi gün bile sabır edemediysem, şimdi ne olacaktı? Yirmi güne bile tahammülü olmayan ben ,kim bilir kaç yirmi gün geçirecekti onsuz.. Dayanamazdım, yapamazdım, hassas bir kızdım ben.Onun gelişiyle hayatım düzene girmiş, kötü şeyleri düşünmeyi bırakmıştım. Şimdide onlar benden intikam alır gibi katlana katlana geliyorlardı beynime. Kesip atılması imkansız bir ur gibi yapışıp kalıyorlardı düşüncelerime. Her iyi olayda vesvese verip duruyorlardı. Biliyordum , şeytanın işiydi hepsi. Ama kendime daha doğrusu düşüncelerime engel olamıyordum. Ben ne kadar " takmıyorum, düşünmüyorum" desem de , beynimi yokladığımda düşüncelerime yapışmış yüzlerce illetle karşılaşıyordum. Buda benim imtihanımdı işte. Bu imtihanı anlımın akıyla geçmek için dik durmalıydım. Sabırla eşimin geri döneceği günü beklemeliydim. Elimden geleni yapıp dua etmeliydim. İşte o zaman yolumu kolaylaştıracaktır Allah..
Kendimi toparlayıp etrafıma baktım. Herkes ayaklanmayı başlamıştı. Ne olduğunu anlamamıştım.
- Anne ne oluyor?
- Kızım konuştuk ya, sende buradaydın.
- Anne dalmışım ben . Ne oluyor söylermisin
- Dışarıda Sina ya alıştırma yapacaklarmış.
- Ne alıştırması?
- Bilmiyorum. Göreceğiz. Hadi üstünü giyinde çıkalım.

Kınalı Parmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin