Sonunda hazırlanıp gelmişti Zühre. Saatte geç olduğundan hemen kalktılar. Giderken belki unutur dediğim şeyi kulağıma söylemeyi ihmal etmedi Zühre .
- Unuttum sanma kuzu! Ben sana onu anlattırmasını bilirim. Sen gün say ! Çok yakında tekrar görüşeceğiz..
Piskopattı bu kız resmen! Zaten anlatmıştım, daha ne duymayı bekliyordu ? Ama tabi o sadece olayı öğrenmişti,duygular..derdi duygulardı onun ! Off,kim bilir neler yapacaktı bana ? Zühre nin merakından Allah'a sığınıyordum..
- Hadi , hayırlı akşamlar abisinin küçük cadısı. Allah'a emanet olun.
- Sizde abi..
Onları uğurladıkdan sonra odama çıktım. Yatsı namazımı kılıp duamı ettim. Nasıl olmuştu bilmiyorum ama dualarımda hep o vardı.. Minik yaprağımı alıp oturdum penceremin kenarına. Yaprağıma baktım o kahve gözleri geldi aklıma,toprak rengi gözleri. Yaprağıma baktım, o insanı kuru bir yaprak gibi binbir parçaya böldüren gülüşü geldi aklıma. Yaprağıma baktım o ince kaşları, uzun kirpikleri,ince burnu,kahveyle kestane rengi karışık dalgalı saçları, kirli sakalı geldi aklıma. Ne kadar muhteşem bir yüzü vardı. Ben bunları hak edecek ne yaptım diye düşünmeden edemiyordum. Hele o sarf ettiği sözler yokmu, aklıma geldikçe kendimden geçiyordum. Ben benlikten çıkıyordu adeta. Beni en ufak şey bile havalara uçurmaya yetiyorken ,biraz fazla havalardaydım bu sıra..
Bir dakika ya ! Benim bunları düşünmem günah değilmiydi? Ben..ben ne yapıyordum böyle ! Allah'ım sen affet ! Kendime inanamıyordum. Helalim olmayan birisini düşünmem de haramdı sonuçta. Ne ara bu hale gelmiştim , getirmişti? Yeni fark ettiğim hatamın mahcupluğuyla yaprağımı hızlıca koydum yerine, bütün bunların sorumlusu oymuş gibi.. Aklımdan sildim tüm gördüklerimi, işittiklerimi. Başka şeyler düşünmeye uğraşırken dalmıştım uykuma..