İçeri girer girmez kapıda beni bekleyen annemin meraklı bakışlarıyla karşılaştım. Sina nın en son dediği şeyden dolayı hala sersemdim. Tabi o gülüşünü daha doğrusu sırıtışını unutmamak lazım! Onunda büyük bir payı vardı şu anki halimde.. Akıllı insanı deli edebilirdi bir anda o sırıtışı. Biraz insaf yaa ! İnsan bi yavaş yürür! Ama nerdee ! Jet takmıştı sanki mübarek, uçarak geliyordu..
Annemde bu halimi tabiki farketti. Yirmi yıllık kızını iyi tanıyordu doğrusu.. Hemen küçük çaplı bir hesaba çekildim. Onun, o laflarını ve o sırıtışlarını yok sayarak birde şu 'kınalı parmak ' mevzusunu atlayarak anlattım olanları. Pek inanmış gibi gözükmesede saldı beni. Asıl şimdi hesap başlıyordu. Başımın püsküllü belası; Zühre.. Of ! off ne yapacağım ben? Ona atlayarak da anlatamazdım. Çünkü bizzat kendi gözüyle görmüştü şekilden şekile girişimi.. Son dileğini söyleyen mahkum misali anlattım olanları en en en ince ayrıntısına kadar. Beni dinlerken karşımda eriyordu resmen. Hayallerimize ondan önce kavuşmuş olmam onu biraz kıskandırsada , kıyamıyordu bana işte..
Hamza abimin gelmesiyle kurtulmuştum bu cadırdan. Yoksa bakışına, gülüşüne,duygusuna , duygularıma kadar beni hesaba çeker , söyletmeden bırakmazdı çok iyi biliyordum.
Feracemi giyip siyah başörtümü başıma bağladım. Hoşgeldin demek için indim aşağıya
- Ooo.. Küçük cadı da buradaymış.
- Hoşgeldin abi
- Hoşbulduk. Nasılsın?
- İyiyim elhamdülillah abi. Her zamanki gibi ,ne olsun . Sen nasılsın?
- Her zamanki gibi değil galiba ! Birşeyler duydum ama ?
Off Hamza abi sendemi yaa
- Doğru duymuşsun abi .. Hayırlısı inşallah
- İnşallah.. da !
- Da ?
- Sen o kadar büyüdün mü yaa ?
- Abi sen büyüyeceksinde biz olduğumuz yerde saycaz mı? Sen bana küçük cadı diyosun diye küçük sanıyorsun herhalde..
- Ne kadar büyürsen büyü, herzaman benim küçük cadım olarak kalacaksın Hafsacık..