Yirminci bölüm: Fırsatçı (part 2)

9 1 0
                                    

Arabanın durmasıyla yolculuğumuzun bittiğini anlamıştım. Hemen camdan dışarıya baktım. Nereye gelmiştik acaba. Gördüğüm şeyle Sina ya dönmem bir oldu.
- Neden geldik buraya ? Ne yapacağız burda ?
- Hadi inelim . Giderken anlatırım.
- İyi peki
İndim arabadan. Bagajdan birşey alıp geldi yanıma. Beraber 'Kocaeli Fuarı ' yazılı kapıdan girerek içeriye doğru yürümeye başladık. Elimde hissettiğim sıcaklıkla beraber şok olmam bir oldu. Yanımızda tanıdık insanların olmamasından sonuna kadar faydalanabileceğini bir anlık unutmuştum. Elimde olan eliyle birkez daha hatırlamış oldum.
- Niye durdun Hafsa? Birşey mi oldu ?
- Ben senin hızına yetişemiyorum cidden !
dedim elimdeki elini işaret ederek. Cevap vermedi. Cevap vermek yerine sırıttı gözlerime bakarak.
- Kocanın elini tutmayacak mısın karıcığım?
Şimdi sırıtma sırası bendeydi.
- E hadi tutayım madem..
dedim sanki ona ait herşeyi ezelden kabul etmemişim gibi. Yüzümüzdeki tebessümler daimi olarak dudaklarımızda kalırken elele yürümeye devam ettik. Çaktırmadan baktım yanımdaki adama,sonrada elimi sımsıkı tutan eline.. İstemsiz tebessüm eden dudaklarım sırıtışa terfi etti kendini. Ciddi ciddi seviyordum onu. Bu kadar kısa bir zamanda nasıl bu kadar bağlanmıştım , nasıl bu kadar bağlamıştı beni kendine anlamıyordum. Bana yönelttiği soruyla sıyrıldım düşüncelerimden.
- Ee nereye gittiğimizi merak etmiyormuydun ?
- Aa evet. Unutmuşum.
- Sayemde
dedi gülerek.
- Birde söylüyorsun. Evet sayende.Beklenmedik ataklar yaptığın için aklımdakileri de unutuyorum.
- Ee olacak o kadar.. Ama benden sana bir tavsiye karıcığım . Bu ataklara alışsan iyi olur.
- Demek öyle?
- Yani..
Pis birde yani diyor. Yemin ederim çok işim var benim bununla. Daha fazla bu konu uzamadan konuyu değiştirsem iyi olacak.
- Soruyorum o zaman
- Sor bakalım
- Nereye gidiyoruz?
- Fuara
- İyi ,tamamda. Bu mevsimde açık olmaz ki fuar !
- Gerçek mi diyorsun ? Bu mevsimde açık olmuyor mu ?
Yüzüne baktım dalga geçip geçmediğini anlamak için. Gayet ciddi söylemişti. En azından öyle gözüküyordu. Bende öyle olmasını umarak cevapladım sorusunu.
- Evet olmuyor.
- Ee boşuna mı geldik yani ?
- Galiba..
- Bi bakalım emin olmak için. Sonra döneriz o zaman.
- İyi madem gidelim..
Fuarın iç kapısına gelince içerdeki yoğunluk beni şaşırtmıştı. Yanlış bilmiyordum. Bu mevsimde hiçbir sene açık olmazdı fuar. Bu insanlar neden buradaydı acaba ?
- Ben şuradaki görevliye bi sorayım.
- Tamam bekliyorum ben.
Görevliyle birşeyler konuştuktan sonra döndü yanıma. Meraklı gözlerle diyeceği şeyi bekliyordum.
- Açıkmış. Hadi girelim.
- Allah Allah! Daha önce hiç duymamıştım. Neden açıkmış söyledi mi ?
- Bugün bir davetli varmış fuara. Onun için açmışlar. Kim olduğunu sormadım. Bizim için önemli olan açık olması.
- Valla hâlâ nasıl denk geldiğini anlamadım ama neyse. Hadi gidelim bakalım.
Birden durdu önümde. Ben ne yaptığını anlamaya çalışırken hafiften bacaklarını kırarak bana doğru uzattı elini
- Elinizi tutma şerefine layık görür müsünüz hanımefendi?
dedi.
- Deli yaa !
dedim sırıtarak. Sonrada tuttum elini. Aldığı karşılıktan dolayı duyduğu mutluluk gözlerinin parıltısından belliydi. Sahiden seviyordu bu adam beni. Artık çok daha fazla emindim. Seviyorum dememişti ama her hareketi,her bakışı başkaydı işte.. Bunları düşünürken gözlerinde olduğumu farketmemiştim bile. Kaç dakikadır bakışıyorduk biz ? Hemen toparladım kendimi
- Hadi gidelim beyefendi..


Kınalı Parmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin