Otuz sekizinci bölüm: Ceza (part 2)

5 1 0
                                    

Merakım ağır bastığı için hemen feracemle siyah başörtümü takıp indim aşağıya. Kamyondan birşey indirmeye uğraşıyorlardı ama tam görememiştim ağaçlardan. En iyisi yakından bakmaktı. Son kez fortmantodaki aynadan baktım kendime. Acele etmeme rağmen güzel olmuştu. Kontrol de bittiğine göre ne olduğuna bakabilirdim artık. Hemen kapıya yöneldim. Kapıyı açmamla ağzımın açılması bir oldu.
- Senin ne işin var burda ?
- Kocanı böyle mi karşılıyorsun karıcığım. Kırılıyorum ama..
- Ya ne biliyim öyle bir anda karşımda görünce.. hoşgeldin
- Hoşbuldum birtanem.
- Ee neden geldin ? İşin yokmuydu ?
- Vardı işte. Bak işim
Eliyle işaret ettiği yere baktım.
- Sen ciddimisin? Ne gerek vardı Sina..
- Tabiki gerek var. Aceleye geldi diye güzel olmayacak mı nişanımız ? Hayır , herşey olacak. Eksik olmayacak .
- Tamam da gerek yoktu. Boşuna masraf yani.
- Sen dert etme bunları. Benim için tek önemli olan şey senin mutluluğun.
- Ama Sina..
- Tamam hadi konu kapandı. İtiraz istemiyorum. Herşey çok güzel olacak. Anlaştık mı hanımefendi?
- Anlaştık beyefendi.
- Heh şöyle. Hadi gelde bak beğenecekmisin . Beğenmezsen değiştiririz.
Beraber gittik kamyonun yanına. Anca indirebilmişlerdi. Uzaktan görmüştüm ama yakından çok daha güzeldi bu. Dikdörtgen şeklindeki tahta beyaz tülle süslenmişti. Üstelik aralarda minik mavi beyaz çiçekler vardı. Tam benim nişanlığımın rengindeydi hemde. Allah'ım nasıl bu kadar ince düşünceli olabilirdi bu adam ya. Yemin ederim şaşırıyordum.
- Nasıl beğendin mi?
- Bayıldım, çok güzel Sina. Adamlar olmasa atlayacağım boynuna o kadar mutlu ettin beni.
- Oo desene ilk defa bu kadar mutlu oldun.
- Aslında ilk defa belli ettim diyelim.
- Hım. Of zamanlamayı düşünmeliydim. Kaçırdım resmen fırsatı göz göre göre.
- Tüh kaçırdın gerçekten..
- Kaçırayım mı seni ?
- Ne !
- Bi yerlere gidelim. Hiç başbaşa kalamadık.
- Saçmalama Sina. Bir ton iş var.
- Birşey olmaz yaparlar.
- Hayır olmaz ! Bırakılır mı öyle..
- Hafsam bak üç gün kaldı geri gitmeme. Hiç şöyle gönlümüzce vakit geçiremedik. Bir saatcik hadi.
- Tamam haklısın da . Bu kadar iş varken kimseye böyle bir şey teklif edemem. Annemi biliyorsun zaten. Çok iş yapmasını istemiyorum. Birşey olur Allah korusun.
- Haklısın da.. Off..
- Sadece bir saatcik damat.
- Anne !
- Zaman kaybetmeyin bence.
Sina koşarak annemin yanına gitti. O sevinçle öptü elini .
- Sağol annem. Yoluda hesaba katalım 2 olsun olurmu?
- Zorlama istersen damat.
- Bi kıyak geç be annem.
- İyi hadi 1.5 olsun.
- 1.45 de anlaşalım.
- İyi hadi madem seni mi kıracağım.
- Bir tanesin Sena annem.
- Şuan saat tam 14.00 . 15.45 de burda olmazsanız bozuşuruz ona göre.
- Oluruz annem merak etme sen. Hafsa , arabayı çalıştırıyorum.
- Telefonumu alayım geliyorum hemen.
Neredeydi kim bilir bu telefon.
- Ne oluyor kuzen ?
- Telefonum nerde?
- Odandaydı.
- Tamam sağol.
- Nereye ?
- Valla bilmiyorum hadi görüşürüz.

Kınalı Parmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin