Otuz birinci bölüm: Tekli koltuk (part 1)

5 1 0
                                    

Yenilediğim çayları tepsiye koyup içeri götürdüm. Babamın tiryakisi olduğu demli çayını, annemin ve halamın açık çaylarını verip bir aydır neredeyse üzerinden hiç kalkmadığım tekli koltuğa yeniden oturdum. Tekli koltuk.. Ne kadar canlı olmasa da bir nevi dert ortağımdı benim. Televizyonun tam karşısında olduğu için kurulmuştu arkadaşlığımız. Sabah namazımı kılıp oturduğum koltuğumdan namaz ve acil ihtiyaçlar dışında hiç kalkmıyordum. Hatta bazen orda uyuya kaldığım bile oluyordu. Hayatımda izlemediğim kadar televizyon izlemiştim şu son bir aydır. Sadece kendimi değil ailemide bağlamıştım televizyona. Onlar benim kadar olmasalar da çoğu kez hepberaber kilit oluyorduk ekrandaki yazılara. Sabah akşam yazıları incelemekten o kadar yorulmuştu ki bünyem , başım çatlarcasına ağrıyor hatta çoğu zaman kafamın arkasına doğru ilerliyordu bu dayanılmaz ağrı. Bir süre sonra dayanma raddesini geçince ilaç içiyordum. İlk başlarda işe yarayıp ağrımı durduran bu ilaçlar şimdilerde bir gram bile azaltmıyordu derdimi. İlaçlara karşı bağışıklık kazanmış olabilirdim. Genede herşeye rağmen izliyordum televizyonu, okuyordum o ince yazıları.. Yapmalıydım, izlemeliydim, takip etmeliydim. Elimden sadece bu kadarı geliyordu zaten. Ardına koymamalıydım elimden geleni. O askerden gelene dek pes etmeyecektim. Sonuna kadar azimle devam edecektim. Dilimde , adının yazmamasına dair duayla gözlerim ekranda geri geleceği güne kadar son dakika haberlerini izleyecektim sabır ve dirayetle..

Kınalı Parmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin