Yirminci bölüm: Fırsatçı (part 1)

12 1 0
                                    

Artık resmi olarak sözlüm olan , Allah'ın katında da kocam sayılan adamı bekliyordum. Sözümüzün üzerinden üç gün geçmişti. O heyecanlı gün geride kalmış herkes hayatının maratonuna geri dönmüştü. İşi olan işine,evli olan evine, köylü olan köyüne dönmüştü. Herşey bitmişti gitmişti de benim bu kalbimin atışı, gözlerimin ışıltısı,saçma sapan gülüşlerim bitmemişti işte. Hâlâ ilk günkü gibi dipdiri ve canlıydılar. Benim bu hallerimi elbetteki bir tek ben farketmiyordum. Aklı olan herkes anlıyordu. Üstelik yanlış anlıyordu. Öyle böyle geçen üç günün ardından benim evde daraldığımı görünce müstakbel eşim beni gezdirmek için dışarı çıkaracağını söylemişti. Bende müjde gibi gelen bu haber karşısında hiç olmadığım kadar hızlı hazırlanmıştım. Evimizin önüne çıkıp beklemeye başladım. Kışa iyice yaklaştığımızdan dolayı hava çok soğuktu. Ben çok akıllı bir varlık olduğumdan bu soğukta dışarıda beyefendiyi bekliyordum. Salak falan olabilirdim gerçekten. Kızlar bekleten taraf değillermiydi ya.. Allah Allah bi yanlışlık var ama hadi hayırlısı..
Cebimde telefonumun titremesini hissedince aldım elime. Onun aradığından emindim ama genede beklediğim süre zarfında beni rahat bırakmayan düşüncelerim hâlâ iş başındaydı. Ne kadar onları dinlememeye çalışsam da azıcık kulak misafiri oluyordum. Ve bu bana yetip artıyordu bile. Aklımdan senaryolar kurup inanıyordum herzaman ki gibi..
Elime aldığım telefonumun ekranında gördüğüm yazıyla birazcık rahatladım. Önceden ' Sina Bozkurt ' diye kayıtlı olan isminin yerinde şimdi 'DUAM ' yazıyordu büyük harflerle. Aramasını kabul edip kulağıma götürdüm telefonu.
- Selamun aleyküm
- Aleyküm selam
- Hazır mısın? İki dakikaya oradayım. Dışarı çıkabilirsin.
- Hazır ve nazırım komutanım. Ama sanırım emirlerinizi uygulayamayacağım. Kök saldığım için hareket edemiyorum. Kusura bakmayın!
- Ne kusuru estağfurullah..
- Bak birde dalga geçiyor yaa.. Ben burda ağaç olmuşum !
- Sen olsan olsan yer fıstığı olursun. Başka türlüsü yakışmaz.
- Sinaa!
- Neyse geldim zaten görüşürüz..
Gıcıııık..gıcık ! Yer fıstığıymış .. Adamdaki rahatlığa bak ya. Ben ne diyorum o ne diyor. İnadına yapmıyorsa bende Hafsa değilim !
Kapattım telefonu o anki sinirle ,attım çantaya. Ne kadar atışsak ,tartışsakta bunların hiçbirinin ciddi şeyler olmadığını ikimizde biliyorduk. Küçük tatlı atışmalar da olsa bazen gıcık olmam için yeterli oluyordu. Böyle böyle alışacaktık herhalde. Kaldı ki ne kadar dalgaya alsada bir kere bile kalbimi kırmamıştı Sina. Bundan sonrada kırmazdı herhalde. Sevdiğini açık açık belli ediyordu adam. Güzel lafımı desen ,iltifatmı desen, kıskanmamı desen hepsi vardı. Üstelik bu adam bana saygı duyuyor ve beni kırmıyordu. Daha ne isteyebilirdim ki Allah'tan. Gönlüme göre vermişti işte.. Hayırlısı ve afiyetlisiyle bir ömür birlikteliğimizden başka ne dileğim olabilirdiki..


Kınalı Parmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin