Bulaşıkları hallettikten sonra odama çıkmıştım. Abdestimi alıp namazımı kıldım. Her ne kadar istediğimiz her vakitte dua edebiliyor olsakta seccadedeki yakarış bana daha bir güzel, daha bir içten gelirdi. Ellerimi açıp yakardım Allah'a. Bütün dertlerimi, bütün isteklerimi ona sundum. Derdi bize imtihan diye veriyordu Allah.. Kulun kendisine olan samimiyetini, sevgisini ölçüyordu. Sevdiği kişiye imtihan verirdi Allah.. Bizide öyle yaratmamışmıydı zaten! Bizde öyle degilmiydik bir nebze de olsa.. Sevdiğimiz kişinin bizi sevip sevmediğini veya bize ne kadar değer verdiğini, onu bir çeşit imtihanlara tâbi tutarak öğrenmeye çalışmıyormuyduk ? Biz yapabilirdik belki farketmeden .Ama Allah kuluna kaldıramayacağı imtihanı vermezdi. Kısacası derdi veren dermanını da veriyordu. Bende bu yüzden derdi verenden dermanımı istiyordum. Onu canımdan çok sevdiğimi ve dualarımda samimi olduğumu ona gösteriyordum...
Dualarımın kabulünü umarak doğruldum seccademden. Yaz ayında bulunduğumuz dan terlemiştim birazcık. Namaz elbisemi üzerimden çıkarıp astım askılığıma . Pencereye yöneldim sonra. Gökyüzüne bakmadan yatmazdım hiçbir zaman, alışkanlık haline getirmiştim. Evimizin karşısında ev olmadığından pencereye çıkarken rahattım ama genede her ihtimale karşı başıma başörtümü alırdım. Zaten odamın ışığıda kapalı olduğundan dışarıda birisi olsada beni göremezdi. O yüzden boynumu kapatmamıştım. Güneşliğimi camın diğer tarafına doğru kaydırarak pencerenin önünü açtım. Ay parlıyordu olabildiğince gücüyle. Ve yıldızlar dans ediyordu adeta gökyüzünde.. Bu manzara bana birşeyler hatırlatmıştı. Beynimin bir köşesinde sakladığım bir anımı ortaya çıkarmıştı. Yıllar önce yaşadığım kabusun gecesindede böyle parlıyordu ay.. İstemsizce gözümden döküldü sıcak göz yaşlarım !