Ailecek yediler yemeklerini. Durdukça içi içini yiyordu. Daha fazla uzatmak istemediğinden sofrada açtı konuyu Sina.
- Size söylemem gereken birşey var..
- Söyle evladım ,dinliyoruz.
Herkes yemeğini bırakmış Sina ya bakıyordu.
- Biliyorsunuz ki ben bedelli askerlik yaptım. Bu günde askerliğimin son günüydü. Bedelli askerlik sistemi ,devletin paraya ihtiyacından dolayı çıkmış bir sistemdi. Şimdi ise devlet gerekli parayı sağlamış. Artık herhangi bir ihtiyaç söz konusu değil. Bundan dolayı eski askerlik sistemine geri dönüldü. Son bölük olduğumuz için bizim içinde geçerli oldu bu kural. Yani lafın kısası bedelli olarak başladığım askerlik kısa dönem askerliğine döndü malesef..
Herkes şaşkındı. Yüzlerindeki mutluluk silinmiş yerini hüzne bırakmıştı. Hafsa..hele Hafsa yıkılmak üzere olan bir ağaç gibiydi. Zor duruyordu .
- Üzülmeyin ! Benden duymasaydınız ,illaki giderken öğrenecektiniz. Bende böyle olsun istemezdim. Ama Allah'ın takdiri , yapacak bir şey yok!
- Haklısın oğlum, haklısın. Yıkılmanın kimseye bir faydası yok. Dimdik ayakta durma vakti şimdi. Peki şimdi ne olacak , söyle bakalım.
- Bize bir hafta izin verdiler. Hazırlıklarımızı yapıp , yakınlarımızla helalleşip geri gideceğiz. Çıkarken ihtiyaç ücreti hariç diğer paraları da teslim ettiler. Görev yerimiz aynı. Ankara'da devam edicem askerliğe. Altı ay sonra bitecek inşallah..
- İnşallah..
Herkes aynı şeyi düşünüyordu şimdi. Ne kadar zor olduğunun farkındalardı. Ama bunu çaktırmamaya çalışıyorlardı. Hafsa daha fazla üzülsün istemiyordu hiçbiri. Hafsaya baktı Sina. Perişan gözüküyordu. Hiç ummadığı anda sırtından bıçaklanmış gibi sersemdi. Gözlerini daldığı duvardan çekip ömürlük yarine baktı. Herkesin dilinden dökülen o iki kelime Hafsa nın da dilinden döküldü zorlukla
- Vatan sağolsun!