Erdem bize gelmiş ve Acarla konuşmuşlardı. Atlas konusunu yanlış anlamıştı çünkü Erdem de arkadaşım ve Atlasın tek konuştuğu kız falan olduğumu söylemişti.
Herkesle iyi anlaşmıştı Erdem her zaman ki gibi. Bu çocukta yemin ediyorum şeytan tüyü var. Başka bir açıklaması olamaz yani insanlarla bu kadar iyi anlaşmasının.
Ama abi şimdi haberci yani çocuk bir gazeteci nasıl olurda insanlarla anlaşamaz. Onun işi bu. Neyse Erdem bir iki saat uyumuştu uçaktan indiği gibi bize gelmişti çünkü.
Ve bana söz verdiği gibi bir bavul dolusu şarap getirmişti. Ahududulu, böğürtlenli, çilekli, portakallı, kivili, kırmızı, beyaz, eser miktarda çikolatalı...
İlk içtiğimiz çikolatalıydı ve eser miktar da olduğuna eminim neyse Erdem uyandığında biraz daha konuşmuştuk.
Atlasla ilgili kısa bir konuşmaydı yani ben kısa kesmiştim. Çarşamba günü geleceğini söyledi ama fazla umursamadım.
Ona kızgındım ve onu affetmek istemiyordum. Ama biliyordum ki onu gördüğüm yerde yelkenleri suya indirecektim.
Bu yüzden onu görmezsem ona kızgın kalmaya devam edebilirdim. Atlas benim için nefes noktamdı. Onun yanındayken farklı hissediyordum.
Bu duygu hoşlanmak ya da aşk gibi değil de daha çok dost olduğunu hissetiriyordu. Bunu nasıl anlatırım bilemem ama o farklıydı.
Ne o beni ne de ben onu yargılardım. Özetlemek gerekirse birisini öldürdüğünüz de suçunuzu anlatacağınız bir dost.
İşlediğiniz suça ortak olacak bir dost. Ya da bunun üstünü örtmek için elinden geleni yapacak hatta karışmadığı halde suçu üstüne alacak bir dostluktu bizim ki.
Her birimizin hayatlarında neler olup bittiğini bilirdik. Sırlar yoktu yalan yoktu kirli hayatlarımızda temiz bir dostluktu bizim ki.
Ahh bunlar aklıma geldikçe daha da sinir oluyordum. Onu düşünmeyeceksin Gece evet an itibariyle Atlası düşünmüyorum.
Erdem gideceğini söyleyip kaçmıştı giderken Acara 'bücürüme iyi bak dostum' demişti. Ahh ne kadar büyüsem de onun bücürü olarak kalacağıma alışmam gerekiyor.
Erdem gittikten sonra kumralların evine çıkmıştık. Utku bey banyo yapacakmış. Git yap yani biz niye geliyorsak kendi evimiz varken neden buradaydık anlayamasamda buradaydık işte.
Yarın cumaydı ne kadar da az kalmıştı dersler başlayacaktı. Ah Utkuyla Acarın işi kolay tabi üçüncü seneleriydi. Biz dört sene okuyacaktık ama onlar altı sene çok fazla değil miydi?
Şule tasarım okuyacaktı ben ise mimarlık Utku da Acarla aynıydı zaten. Çizim yapmayı severdim mimarlık bunu yapabilir miydim? Tabi ki de yapabilirdim ben çizim yapmak içim doğmuştum.
İstemesemde başarmak zorundaydım ablama ve anneme verilmiş bir sözüm vardı. Bunu tutmak için elimden gelenin en iyisini yapmalıydım. Acarla balkona çıkmıştık saçma sapan şeylerden bahsediyorduk.
Mesela Acar orta okuldayken yanlışlıkla bir kızın kalçasına dokunmuş ve ondan sonra okulda adı çıkmış sapık diye oda o günden sonra kızlarla daha iyi anlaşmaya başlamış. İşte bir yavşağın doğum öyküsü demişti.
"Hadi ama ben sana en utanç verici anımı anlattım senin de anlatman gerek"
"Tamam ama dalga geçmek yok"
"Söz"
"İlkokul beşinci sınıftayken bir çocuk vardı. Bütün kızlar buna aşıktı falan bende hiç sevmezdim bunu. Sonra bir gün geldi bu benim yanıma konuşalım mı diye bende tamam dedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Siyah
ChickLitHayat saçma bazen en kötü ne olabilir ki diyerek yaşamak lazım. Yani en kötü ne olabilir ki?