Masada sessizlik hakimdi ne gizemli adam Mehmet konuşuyordu ne de ben.Garson sessizliğimizi bozmuştu "başka bir arzunuz var mıydı efendim?" dedi.
Gizemli adam Mehmet bana döndü kafamı hayır anlamında salladım. Gizemli adam Mehmet garsona döndü bir şey demedi ve garson eğilip gitti.
Bu suskunluk hiçte hayra alamet gibi gözükmüyordu. İlk önce kim konuşacaktı acaba benim konuşmaya niyetim yoktu gizemli adam Mehmet bunu anlamış olacak ki inatlaşmayı bırakıp konuşmaya başladı.
"Evet Gece bana hala bir cevap vermedin?"
Gözümün içine bakıyordu gözleri bana onun yardım teklifini kabul etmem için yalvarıyordu.
Ne diyeceğim konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Bu adamı tanımıyordum ama ona güveniyordum. Bu nasıl bir duygu karmaşasıydı bilmiyorum ama ona güvenmek istiyordum.
Onun hakkında biraz daha bilgi sahibi olsam bu kararı vermek daha kolay olabilirdi. Ama onun hakkında çok az bir bilgi sahibiyim. Hımm bu güzel bir fikir kafamdaki çarklar fır dönüyordu ve bamm.
"Seni tanımama izin verirsen neden olmasın"
Güldü "ne kadar da çıkarcısın pekala ne bilmek istiyorsun?" Acaba oğlunun neden gizli olduğunu mu sorsam hayır ona daha sıra var. Ama en çokta onu merak ediyorum ve dayanamadım.
"Oğlunu neden gizli tutuyorsun"
Güldü "birileri beni araştırmış galiba" Devam etmesini bekledim. "Bunu zamanı gelince kendin öğreneceksin, diğer soruya geçelim"
Peki şimdi ne sorabilirdim? Hımm düşünüren etrafa baktım ve herkes dağılmıştı. Koca restorant da biz ve bir tane daha çift vardı.
Şaşırmıştım başka bir yerde olsak bu saatte kadar bizi çoktan kovmuşlardı ya da Mehmet Erkan farkıydı.
Gizemli adam Mehmet etrafına baktı ve "kalkabiliriz istiyorsan" demişti kafamı evet anlamında salladım.
Garsondan hesabı istedi ve kalktık. Burası deniz kenarına yürüme mesafesindeydi ve tabi ki ben "deniz kenarıda oturabilir miyiz?" dedim.
"Hiç sormayacaksın sandım" demişti bu beni gülümsetmişti. Deniz kenarına gidip bir banka oturduk.
"Benim hakkımda bilmek isteğin bu kadar mı?" diye sordu gizemli adam Mehmet. Tabi ki de hayır bir sürü şey var ama hangisiden başlayacağımı bilmiyorum.
"İçeride konuşurken 'ona ne kadar da benziyorsun' demiştin kimdi o ?"
Gözlerini denizden çevirmeden cevap verdi bense bu sırada onun hareketlerini izliyordum ve cevap veriken yüzünde ki hüzne bizzat şahit oldum.
"Oğluma" demişti.
"İsmi ne yani oğlunun" Gözlerini denizden çekip gözlerime kilitledi.
"Ne önemi var ki bunun, oda tıpkı senin gibi başına buyruk bir çocuktu. Çok hırslıydı, hayalleri vardı ve onların peşiden gitmeyi asla bırakmadı. Annesi gibiydi oda" dedi ve tekrardan denize döndü.
"Oğlun senin gibi bir babası olduğu için çok şanslı olmalı" dedim ve bende denizi seyretmeye başladım. Ne kadar da büyüleyiciydi.
Gözlerimi kapatıp arkama yaslandım ve denizin kokusunu içime çektim. Gizemlide bana uydu ve oda benim gibi arkasına yaslandı.
"O zamanlar gözüm işlerden başka bir şey görmüyordu. Eşimi kaybettikten sonra kendimi işlerime verdim. Oğlumla o sıralar fazla zaman geçirmezdim. Hıh şimdi olsa ondan başka bir şeyle ilgilenmezdim. Onun için çokta iyi bir baba olduğum söylenemez"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Siyah
ChickLitHayat saçma bazen en kötü ne olabilir ki diyerek yaşamak lazım. Yani en kötü ne olabilir ki?