Bir kaç dakika sonra Acar gelmiş arkamdan sarılıp saçlarımın arasını öpmüştü.
Gözlerimi açtım. Neredeydim ben Acarın kollarında uyuyordum. Bana sarılıyordu beni öpüyordu bana dokunmasına izin veriyordum.
Peki ya ama neden böyle birşeye izin veriyordum. Bu ben değildim. Ben daha önce anneme bile sarılmazken şimdi bu tanımadığım adamın kollarında ne işim vardı.
Bir an önce kendime gelmeliydim bu Gece ben değildim bu ne böyle tatlı kız ayakları gibi. Bir an önce bu halimden kurtulmalıyım.
Bir şu barda işe başlayayım kendime gelecektim uzak kaldım biraz. Ama en kısa sürede kendime gelmeliydim. Ama önce uyumalıyım.
***
Yine mi rüyadayım? Aynı yeşil odadaydım ama bu sefer piyanonun başındaki çocuk yoktu hatta oda da kimse yoktu.
Oda da turlamaya başladım hiç oyuncak yoktu bir çocuk odasına göre. Piyanonun bir kaç tuşuna dokundum. Çok güzel bir piyanoydu bu.
Her zaman piyano çalmayı istemişimdir ama fırsatım olmamıştı. Neyse pencereden dışarı baktım. Bahçe gözüküyordu dışarısı karanlıktı bahçede ben ve Mehmet baba otutuyorduk.
Bu geçmiş gündü gizemli adam Mehmet babanın oğlunun kapıyı çarpıp çıktığı gündü. Biz aşağıda konuşuyorduk benim yukarı baktığım zaman gelmişti.
Kendimi görüyordum arkamdan "ne kadar da güzel görünüyorsun. Bu sinir bozucu" dedi arkamı döndüm. Deniz kenarında gördüğüm kapişonlu giysileri aynıydı yüzü karaltıydı gözükmüyordu.
"Sen" dedim.
"Evet ben gerçek miyim sence Gece? Belki de sadece senin hayal ürünüyüm bilemeyiz bunları yaşayıpta göreceğiz"
"O gün gördüğüm sendin ve ben senin yüzünü gördüm ama şimdi göremiyorum"
"Belki de o zaman da görmedin öyle sandın Gece. Beni bulamayacaksın boşuna çabalama ama ben seni bulabilirim belki de çoktan bulmuşumdur. Kim bilir belki çok yakınında belki de çok uzağında. Ama hep yanında olacağım. Bana hala yardım etmek istiyor musun Gece?" dedi. Kafamı salladım.
"Pekala Gece artık uyanmalısın ama unutma ne çok uzak ne çok yakınım sana ama hep yanındayım. Şimdilik hoşçakal Gece" dedi ve havaya doğru duman olup kayboldu.
Gözümü açtım güneş doğmuştu. Acar uyuyordu kollarından kurtulup balkona çıktım. Hava almaya ihtiyacım vardı.
Neydi bu böyle deniz kenarında gördüğüm yüzü hatırlayamıyordum. Ama nasıl olur göz göze gelmiştik ve ben onu görmüştüm. Şimdi neden aklımdan çıkmıştı bu yüz. Tek hatırladığım bana bakan mavi gözlerdi parlaktılar.
Ne çok yakınımda ne de çok uzağımda ama hep yanımda demişti etrafımdaki insanları düşünmeye başladım. Mavi gözlü ve sarışın tanıdığım fazla yoktu. Hatta neredeyse hiç yoktu.
Utku sarışındı ama gözleri elaydı dur bir dakika Emir İbrahim abinin oğlu o sarışın ve mavi gözlüydü. Ama Mehmet babanın oğlu olamazdı.
Zaten gözleri onun ki gibi parlak değildi soluk bir maviydi. Sevimsiz şey hızlıca geçip gitmişlerdi nasıl beni görmüştü deniz kenarında.
Fazla iyi anlaşamayız Emir ile zaten İbrahim abi olmasa işim bile olmaz onunla babası choppercı olmasına rağmen oğlu racing kullanıyordu. Ve racing kulübü vardı ne kadar da üzülüyordu İbrahim abi onun için kıçı yırtık gibi dolanırdı ortalıkta.
Ama racingciler arasında saygı duyulurdu nasıl bu saygınlığı kazandığını bilmiyorum yavşağın ön gidenidir. Hiç babasına çekmemiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Siyah
ChickLitHayat saçma bazen en kötü ne olabilir ki diyerek yaşamak lazım. Yani en kötü ne olabilir ki?