İçim bomboş sanki yaşamıyorum. Tek yaşam belirtim nefes alıyorum. Gerisi boş kendimi terk edilmiş hissediyorum. Hem de bilmem kaç adamın içinde, bu kadar kalabalığın içeresinde sadece ben mi böyle hissediyordum?
Ege'nin söyledikleri hala beynimde yankılanıyordu. O zamanın sıcağın da fazla umursamamıştım ama şimdi her bir harfi canımı yakıyor. Sanki hala yanımda ve beni azarlamaya devam ediyor. Bundan nefret ediyorum neden böyle hissediyorum? Bu çok saçma.
Yarım saat önce bana verilen giysileri giydim. Kıyafetimin altından belli olmayan bir çelik yelek tıpkı diğerleri gibi. Botumun içinde 25lik bir bıçak ve kalçamın hemen altında ise düşük kalibre bir tabanca var. Emir'in ne olur ne olmaz malzemeleri işte. Küçük stratejiler falan konuşuluyor şimdi daha doğrusu tekrar ediliyor bin kez falan dinledim herhalde. Sıkıldım onları dinlemesem aklıma hemen Ege geliyor ve bende onu düşünmemek için bin birinci kez dinliyorum.
"Gece benimle rıhtımda. Birbirinizden ayrılmayın gelen sevkiyattan polisin haberi yok. Motor sesinden başka ses duymak istemiyorum" sevimsiz de oradaydı.
Emir sevimsize bakarak "Her hangi bir olağan dışı durumda Gece'yi alıp gidiyorsun" dedi sevimsiz kafasını salladı.
Emir konuşmaya devam etti önündeki krokide bir noktayı işaret etti "Eren sen giriştesin bir şey duyarsan ne yapacağını biliyorsun" Eren denen çocuk kafasını salladı.
"Berk ve Can eğer Aras'a bir şey olursa Gece'yi siz çıkarıyorsunuz" Berk ve Can kafaları salladı. Emir biraz daha konuştu diğerlerinin neler yapması gerektiği falan konuşması bittiğinde "Evet başka sorusu olan" diye sordu herkese bakarak.
Kimseden ses seda çıkmadı ve yola çıktık. Ben Emir'in arkasındaydım bizimle birlikte yedi motor Mavişehir rıhtıma gidiyorduk. Genç güvenlik çocuk bize kapıyı açtı. Güvenlikçi kıyafeti vardı ama oda Emir'in adamıydı. Arkada yatan gerçek güvenlik baygındı. Deniz kenarına çektiğimizde karşıda üç siyah Alman plakalı bmwler vardı. Biz indiğimizde arabadan çıkan adamlara baktım.
Öndeki arabadan şoför indi arka tarafın kapısını açtı. Kırklı yaşların ortasında sarışın bir adam indi. Ve hemen yanında genç esmer badigardı. Ama bu esmer bana çok tanıdık gelmişti. Arabadan uzaklaştıkça esmer çocuğun yüzü aydınlandı. Ahh bu Erdem'in üvey kardeşi Rüzgar'dı. Bir de bu çocuk için sessiz derdik. Hiçte sessiz değilmiş mafyayla mı çalışıyor? Rüzgar'la aramızda bakışmıştık. Sanırım birbirimizi tanıdığımızı belli etmemeliyiz.
Oda öyle düşünmüş ve çatık kaşlarla bana hayır anlamında kafasını sallamıştı. İkimizde önümüze dönerken sarışın adamın yanına ilerliyorduk. Emir ile bizi hala sevgili sandıkları için Emir beni kendine çekmişti. Adam beni baştan aşağı süzdükten sonra Emir'e döndü.
"Türkiye'de hala böyle gençlerin olduğunu görmek ne mutlu" demişti hafif bir aksağanı vardı. Almanya'da fazla kalan Türklerde olduğu gibi biraz gırtlaktan çıkıyordu sesi.
Emir gülümsedi adam bana elini uzattı gülümseyerek elini sıktım ama o öpmüştü ve elimi bırakmadan "bu güzel bayanla da tanışmayı isterim" demişti.
Tekrar gülümsedim "Gece" demiştim. Emir beni onaylarcasına başını sallamıştı. Sakindim ve sakin olmam gerekiyordu.
"Ahh ben Albert neden gelip benimle bir içki içmiyorsunuz hem bu güzel bayanı ayakta yormayız. Hem de bu sırada yükleme başlar" demişti.
Emir de sakin gözüküyordu bana baktı ve adama döndü "tabii neden olmasın" demişti.
Rüzgar'la göz göze gelmiştik temkinliydi. Oda mı Emir'in tarafındaydı? Bilmiyorum ama umarım şu Almandan değildir. Şoför bize kapıyı açarken Alman ilk benim geçmem için yavaşça elimden tutup destek olmuştu. Arkamdan Alman gelerek karşı tarafıma oturdu Emir ise benim yanıma. Emir'in karşısında Alman benim karşımda Rüzgar vardı. Arada gözlerimiz buluşuyordu. Emir bilmiyordu ve Almanda şüphelenmemeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Siyah
ChickLitHayat saçma bazen en kötü ne olabilir ki diyerek yaşamak lazım. Yani en kötü ne olabilir ki?