Barın arka tarafına koymuştuk motorları inerken "masaları temizlemekte başarılar" dedim.
"Şanslıydın ama bir daha ki ne asla"
Omuz silktim şans veya değil ben kazanmıştım. Arka kapıyı açtı.
Geçmem için bekledi geçerken "acemi şansı" demişti.
Acemi? Ben mi? Sen tam bir pisliksin göz devirmekle yetindim. Koridoru geçip barın arkasına geçtik. Caner kafasıyla beni selamlamıştı sonrada Egeyi.
Ege cegedini çıkardı tamam fazla dikkat dağıtıcı olduğunu bir daha söylememe gerek yok. O dövme çok güzeldi gerçekten kendine gel Gece burası gerçekten sıcak ben de cegedimi çıkardım. Ve onunkinin yanına asmıştım. Kokusu burnuma çarpmıştı. Hafif sigara ve taze kokuyordu. Kendime küfredip bardakların yanına geçtim.
Ege fıçı birayı makinenin içine boşaltırken ben de bardakları dizip arkada ki çeşitli içkilere göz gezdirdim. İyisinden kötüsüne her türlüsü vardı. Ege bana bakıp elindeki boşu çöpe atmıştı. Bende ona bakmıştım o dövmesi olmasa her şey daha kolay olacak. Dövmelere fazla ilgiliyim otuz yaşıma kadar vücudumun heryerini saracaklar galiba...hahaha çok hoş.
Neyse arka tarafta içki deposu ve biz çalışanlar için koltuk sehpa askılık dolap falan vardı. Ege içeri girdi elinde iki küçük shot bardağı ve şişesiyle geldi önüme koydu ve doldurdu birini uzattı.
"İnan bana buna ihtiyaç duyacaksın bugün fazlasıyla kalabalık olacak" dedi.
Elindeki bardağı aldım ve aynı anda fondip. Bu küçük şeyleri seviyordum daha öldürücüydü ama çok iyilerdi birer tane daha doldurdu ve fondip zevkliydi.
"İlk günden sarhoş olmanı istemem"
Omuz silktim "ben sarhoş olmam" dedim umursamazca.
"Ahh hadi herkes sarhoş olur"
"Öyleyse bile iki shotla sarhoş olacağımı sanmıyorum"
Ben sarhoş olmak için değil zevk almak için içerdim ve şimdi de gayet zevk almıştım. İbrahim abinin öğrencisiyim ben ne kadar bir ara bundan nefret etsem de iyi bir şeydi sanırım neyse.
"Bunun için uğraşırım"
Omuz silktim "istediğin kadar" dedim ve tezgahtaki bardakları dizmeye devam ettim.
"Emin misin? Kolay kolay unutmam"
"Tamam"
"Pekala ya ödülüm ne olacak?" dedi.
Ona döndüm tezgaha yaslanmış elleri ceplerinde koyu gri tişörtü gözlerini daha çok öne çıkarmıştı ve şey gözleri gerçekten güzeldi tamam çık aklımdan.
"Sen belirle" dedim kafamı toparlayarak.
"Tamam bunu kazanınca belirleyeceğim ama küçük şeyleri sevmem" dedi göz kırpıp arkaya giderken.
Neydi şimdi bu arkasından salakça bakakalmıştım. Kafamı iki yana salladım ve motor sesleri geldi. bizimkiler gelmiş olmalıydı. Telefonumun çaldığını duydum arkaya doğru ilerledim. Ege de bira şişelerini çıkarıyordu. Bana arkası dönüktü. Telefonu cebimden çıkardım ve tekrar şu saçma ama hoşuma giden kokuyla doldu burnum. Buram buram Ege kokuyordu cegedi kendime yine küfredip telefonu bakmadan açtım.
"Efendim" dediğimde Ege bana dönmüştü sanki orada olduğumu daha yeni fark eder gibiydi. Ne telefonun sesini de mi duymadın?
"Selam küçüğüm" diye açmıştı gizemli adam Mehmet babadan başkası değildi bu. Gülümsedim sesini duyunca "Tatlım sanırım buradaki işlerim uzayacak son anda çıkıp geldiler neyse saat on buçuk gibi orada olurum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Siyah
Genç Kız EdebiyatıHayat saçma bazen en kötü ne olabilir ki diyerek yaşamak lazım. Yani en kötü ne olabilir ki?