Bulutların üstünde uçarken daha mutluydum. Şimdi yeryüzünde ve kahramanımdan 140cm uzağım. Yani bardayız bu benzetmeleri sevmedim. Neyse Ege'nin evinden ayrıldıktan sonra bara gelmiştik. Bilemiyorum onun evindeyken yaşananlar güzeldi.
Belki gerçek değildi ama güzeldi işte keyif aldım. Hatta birazdan da fazla keyif aldım. Bundan bir zarar çıkar mıydı? Umurumda değil.
"Ne o Galatasaray beşinci yıldızı taktı da benim mi haberim yok?" diyen Atlas'a baktım.
"Ne?" dedim anlamayan gözlerle bakarken.
"Diyorum ki seni en son böyle ağzı kulaklarında gördüğümde Galatasaray dördüncü yıldızı takmıştı. Ne bu neşe memnun olmadım değil, ama sebep?"
"Ahh yeni bir siteye taşındık da tatlım bir yakışıklıyı gözüme kestirmiştim şimdi karşıma çıkınca çok heyecanlandım" Ege'nin yüzünde ki gülümsemesi solarken kaşlarını çatmıştı. Ona aldırış etmeden Atlas'a döndüm.
"Ahh seni bu kadar mutlu edeceğini bilseydim işleri daha önceden Arda'ya yıkardım" dedi gülümserken.
Güldüm "lütfen sayım vardı de" Arda ilk gün sarhoş olmuş ve benimle uğraşamamıştı ikinci gün ise ben yoktum bugün kesin yapardı. Ama eğer dükkanda sayım varsa asla gelemezdi.
"Hazır dur güzelim. Evet sayım vardı" dedi birlikte güldük.
Daha sonra yemek yemiştik. Atlas, Esra, ben ve Ege'den oluşan bir yemekti. Emir gece yarısından sonra gelecekti zaten barı ise Hakan'a bırakmıştık. Yarım saat bir şeydi zaten idare edebilirdi. Arka tarafta sandeviçlerimizi yerken kimse konuşmuyordu. Her zaman konuşmayı başlatan Esra olmuştur ve bugün oda konuşmuyordu.
Sessizliği bozan Ege olmuştu. "Bugün ne yapıyorsun dostum. Gece yeniler gelecekmiş ter atarız biraz" demişti Atlas'a.
Atlas "olur gideriz. Nesine kuru kuru olmaz" dedi sırıtarak. Ama hiç hoş bir sırıtış değildi. Daha önce nesine girmişler ki?
Ege "sen seç dostum" dedi oda aynı şekilde sırıtmıştı.
Atlas "ne kadar ekmek o kadar köfte dostum"
Ege "geçen sefer ki gibi olmasın" dedi son lokmasını ağzına atarken. Baş parmağıyla ağzının kenarını silmişti. Bir insan parmağında ki mayonezi yerken bile yakışıklı olabilir miydi? Buyur oluyormuş demek ki. Ahh saçmalamaya başladım.
Esra "daha önce ne olmuştu ki?" demişti beni gerçeğe çekerken.
Atlas Ege'ye sakın söyleme bakışları atarken Ege bu bakışları umursamadan "ne kadar ekmek o kadar köfte derken ne kadar adam devirirsen çıkışta o kadar sek içiyorsun. Sonra da..."
Atlas kesmişti sözünü "sonrada evlere dağılıyoruz değil mi Ege?" demişti.
Heyy sonra ne oluyordu. Ege sırıttı "evet sonra evlere dağılıyoruz" ama öyle değildi.
Ne olsa sonra ikisinden birinden öğrenirdim daha sonra ne yaptıklarını. Neyse yemek molası bitmiş ve bara geri dönmüştük. Hakan delirmiş durum da orada oraya koşuşturuyordu. Yerde kırılmış bardaklar ve her yere saçılmış bira köpüğü vardı. Yani bira köpüğü olduğunu umuyorum. Yarım saatte burayı savaş alanına çevirmeyi nasıl başarmıştı? Dördümüz ağzımız açık bara bakarken Hakan bizi fark etmemişti.
Ege'nin "ne yaptın lan sen buraya?" diye kükremesi üzerine bize döndü.
Hakan "siz burayı nasıl idare ediyorsunuz anamı siktiler burada"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Siyah
Chick-LitHayat saçma bazen en kötü ne olabilir ki diyerek yaşamak lazım. Yani en kötü ne olabilir ki?