Erdem'in evinde bir şeyleri bulmak imkansızdı. Dışarıdan eve bakılınca toplu gözükebilirdi ama Erdem kendine göre ayarlamıştı her şeyini ve şimdi nerede bu lanet olası ilk yardım çantası?? En son banyoda dolapta duruyordu ve şimdi puff yok. Ahh birazdan çığlık atmaya başlayacağım. Banyodan çıkıp Erdem'in odasına girdim.Giysi dolabının kapağı açık yatağı dağınıktı. Durr işte burada bir insan neden giysi dolabına ilk yardım çantasını koyar ki? Ama Erdemden bahsediyoruz her şeyi beklerim o bok beyinliden. Salona geldim burası küçük stüdyo dairesiydi. Mutfakla salon aynı yerdeydi. Banyo ve bir tane yatak odası ama manzarası harikaydı. Emir kafasını deniz manzarasına çevirmişti kaşları çatıktı hala.
Bana dönmeden "yirmi dakikan kaldı" bana döndü "asansörde geçen zamanı saymadım ama başka ek zaman yok yirmi dakika"
Ahh "tamam" dedim ters ters.
Erdem bir şeyler sayıklıyordu ama anlaşılmıyordu. Çantadan tentirdiyot pamuk ve bant çıkardım. Emir sinirli bir şekilde beni seyrediyordu. Dişlerini biraz daha sıkarsa kırılabililerdi. Pamuğa tentirdiyotu döktüm ve Erdem'in kaşını temizlemeye başladım.
Erdem "Gece...sen misin?" demişti anlaşılır bir biçimde.
"Benim tabi ki" dedim.
Yutkundu konuşmaya hali olmadığını anlayınca sustu. Bandı kaşına yapıştırdım dudağı patlamıştı. En son Erdem'in kaşı patlamıştı ilk ve son dayak yiyişim demişti. Ama son değilmiş sanırım o günde zaten ben ona seslenmesem muhtemelen kaşına bir şey olmayacaktı. Ama işte içim acımıştı onu böyle görmek.
Dudağına pamuğu ne kadar yavaşça değirdiysemde acımış olmalıydı kaşlarını çattı. "Ahh lanet olsun" demişti sessizce elimi tuttu. "bırak da öyle kalsın bücür"
"Olmaz daha kötü olur biraz daha sabret" dedim sessizce.
Emir'in gözlerini üstümde hissedebiliyordum. Erdem'in üstüne atlamamak için kendini zor tutuyordu. Erdem öylece yatıyordu uyumuştu sanırım. Eğer acı kahve içmezse kendine gelemezdi. Ahh çocuk gibisin Erdem ne vardı evinde usluca otursan.
Ayağa kalktım Emire baktım "Erdeme kahve yapacağım yoksa kendine geleceği yok sende bir şeyler ister misin?" dedim.
Kafasını hayır anlamında salladı. Yüz hatları belirgindi zaten şimdi bir de iyice sıkıyordu. Bu yüzünü daha keskin ve daha korkunç gösteriyordu. Ve gerçekten eğer Emir'i tanımasam yakışıklı diye bilirdim hala öyle ama o Emirdi. Cezvede suyu kaynatıp kahveyi içine attım. Şekersiz Erdem sevmezdi şekersiz kahveyi ama bundan başka bir şey ayıltmazdı onu. Bir de buzlu su içse daha iyi olurdu.
Yanına da kocaman bir bardak buzlu su ikisi anca bu gavura it evinde sızıp kalsa olmuyor sanki neyse en azından evin önüne gelmişti. Kahveyi ve buzlu suyu tepsiye koyup salona geri döndüm. Sehpanın üstüne koydum.
"Erdem hadi kalk" diye seslendim ama yok. "Ahh kaldır o koca kafanı" dedim kafasını kaldırırken.
Koltuk da doğrulttum sırtı Emire dönüktü yanına oturdum. Oturmamla üstüme yığılması bir olmuştu. Öküzü kaldırıp kahveden içirdim. "Ahh iğrenç" dedi yüzünü ekşitirken.
"Biliyorum çok seviyorsun hadi hepsi bitecek bunun"
"Gece ve iğrenç kahvesi sabah sabah en sevdiğim ikili"
"Çok konuşma Erdem kahveni iç" dedim azarlarcasına.
Erdem yarı baygın yarı uyanık kahvesini bitirdi. Suyu uzattım bir yudum aldı. Tek kaşımı kaldırıp devam etmesini işaret ettim. "Hepsini" dedim yarısını içmemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Siyah
Literatura FemininaHayat saçma bazen en kötü ne olabilir ki diyerek yaşamak lazım. Yani en kötü ne olabilir ki?