İşte tekrardan ölümlülerin dünyasına dönüyorum. Ahh insanlardan nefret ediyorum. Güneş yüzünü iyice göstermeye başlamıştı. Elimle saçlarımı arkaya attım. Gözüme çarpan ışık güneşin aydınlattığı sarı saçlardı ve mavi gözler.Ben bu sarı saçları ve mavi gözleri tanıyordum. Kokusu rüzgardan hafif hafif geliyordu ya da bana öyle geliyordu. O kadar uzak değildi ama gelir miydi buraya kadar?
Neyse annesine gelmiş olmalıydı. Öylece bakıyordu karşısında ki mezar taşına. Kim bilir ne konuşuyordu? Onun ne söylediğini duymak isterdim. Gözlerinde masum bir bakış vardı. Şuan ki haliyle savunmasız gözüküyordu. Belki orada yatan onun zayıf noktasıydı annesi veya başkası belki sevgilisi hımm sevgilisi olabilir miydi? Ya da sevdiği bir arkadaşı.
Ne yapıyorsun Gece yolun ortasında durmuş Egeyi seyrediyorsun. Haklısın gitmeliyim ama bana bakmıştı beni görmüştü. Ve beni mi yanına çağırıyordu? Etrafta senden başka kimse yok Gece seni çağırıyor. Gitmeli miydim? Ona sormam gereken şeyler vardı.
Ama burada soramazdım ki bu kadar savunmasızken... Umurumda değil o lanet sırrı nereden öğrendiğini söyleyecek. Ya kolaylıkla ya da zorla ama söyleyecek ve unutacak ya seni tehdit ederse aptal. O zaman o beni tehdit etmeye çalışan beynini yerinden sökerim.
Bundan sonra ki hayatına beyinsiz bir birey olarak devam eder. Ya da etmez oracıkta öldürebilirim ya da beynini törpüleyip geri koysam tekrar çalışır mı? Evet böylesi daha çok hoşuma gitti. Beyninin depo eden kısmını törpüler geri yerleştiririm. Nasıl yaşayacaksa ondan sonra yaşasın der bırakırım.
O kadar da acımasız değilim en azından bu düşüncelerle omuzlarımı dikleştirip yürüdüm gidip yanına oturdum. Mezar taşında 'Umut GÜNEY 'yazıyordu. Ne güzel bir isim...umut insanlar için ne kadar çok şey ifade ediyor. Benim aksime yaşamaları gereken bir hayatları var.
Peki ben niye yaşıyorum demiyorum artık iç ses intikam. Her şey onun için işim bitince kendim için fikirlerim var. Bunları biliyorsun iç ses ikimiz için de güzel bir son olacak. Ucuz bir şekil de olmayacak emin ol.
"Güzel isim" dedim sessizliği bozarken.
Gülümsedi "evet güzel...annem ismi gibi çok şey vaat ederdi"
Yeah annesiymiş. Niye bu kadar sevindiğini sorabilir miyim sevgili iç sesciğim? Anası olduğuna mı? Keşke annesi olmasaydı.
Annelerin ölümsüz olması gerekirdi iç ses ölümlü değil. Keşke annesi değil de bir başkası olsaydı. Keşke orada yatan annem ve ablam olmasaydı iç ses. O adam daha çok hak ediyordu ölümü onlar değil.
Keşke annesi olmasaydı da şuan da burada olmasaydık iç ses. Buna mı seviniyorsun? Şimdi konuşsana neden susuyorsun? Bu mudur yani her şey bu kadar basit mi? İnsanlar kendi çıkarları doğrultusun da diğerlerini umursamadan mı hareket eder? Ahh hepsinden nefret ediyorum.
Gerçekten bunları düşündüğüm için kendimden. Yeter düşünme artık şunun beyni yerine kendi beynimi törpülemek istiyorum. Ahh evet konuşun bakalım bayım nereden öğrendiniz sırrımı.
"Savaş'ın yaptıklarını nereden öğrendin?" dedim pat diye oda şaşırmıştı bana döndü.
"Kendi anlattı...sanki yaptığı günlük bir şeymiş gibi. Sanki altına aldığı kuzeni değilde bir fahişeymiş gibi.. senin gururunu bile düşünmeden kendisi anlattı..."
Şuan da yüzüne yumruğu geçirmeli miyim? Ya da okkalısından bir tokatı? Bir mi? İki mi? Sen seç iç ses iki mi? Ahh yumruğu daha çok isterdim. Tokata kısmetmiş ne yapalım. Ama öyle bir vurmuşum ki off şak diye yankılandı. Elimin yanağına çarpma sesi aslında onun bir suçu yoktu. Ama bunu yine de hak etmişti.
"Sen kesinlikle saditsin kızım sen sordun ben de söyledim" dedi bak ya bir de konuşuyor.
"Sana sadece kimden öğrendiğini söylemeni istedim. Bana bir fahişe olduğumu söylemeni değil" dedim kaşlarım çatık bir şekilde mezarlığın için de bağırarak.
"Ahh elinde amma ağırmış.. sana fahişe demek istememiştim. Ne geçiyordu aklından herkese söyleyeceğim mi? O kadar pislik bir insan değilim eğer beni biraz daha dinleseydin sana küçük sırrının bende kalacağına dair şüphenin olmamasını söyleyecektim"
"Niye baştan söylemiyorsun? Hem Savaş sana hangi ara anlattı?"
"Bara geldikleri gece birbirimizi öldürmeye çalıştığımız sıra anlattı boşluğumdan faydalanıp bıçağını salladı gerisini biliyorsun zaten" dedi. Ahh ona nasıl güvenebilirdim ki.
"Peki...sırrımı saklayacak mısın?"
Yanağını ovuşturdu kızarmış ve parmaklarımın izi çıkmıştı "bir tane daha tokat yemek istemiyorum" dedi gülümseyerek ben onun aksine kaşlarım çatık şekilde ona bakıyordum.
"Yani?"
"Yani bana bu tokadın hesabını vereceksin" dedi ciddiye dönerek.
"Hak etmediğini söyleyemezsin" dedim aynı şekilde.
"Hayır sen sordun ben de cevapladım. Hem sorunu cevapladım hem de tokat yedim. Ben? Bunca sene sonra bunlar yetmezmiş gibi bir de annemin karşısında" dedi eliyle mezarı göstererek mezara baktım. Annesine bir şey diyemezdim ama o hak etmişti kafamı iki yana salladım tekrar Egeye döndüm.
"Olabilir haddini aştın"
"Ne kadar da duygusuzlaşmışsın annemden bahsettiğimde bile saniyeler için de kendini savunma moduna geçiyorsun"
"Bunun konumuzla alakası yok anneni kullanarak işin içinden sıyrılamazsın. Biliyor musun? Umurumda bile değil. Ortada sır diye bir şey de kalmadı zaten" dedim ve arkamı dönüp gidecekken kolumdan tutup kendine çevirdi sertçe kolunu ittim.
"Bekle...kimse bilmeyecek yani hala bir sırrın var. Eğer istemiyorsan saklı kalacak"
Gözleri yine o masum ifade vardı. Sanırım sadece annesinin yanında böyle oluyordu. Yine de benimle oynamasını değiştirmezdi bu.
"Sana nasıl güvenebilirim ki?" fısıltıyla çıkmıştı sesim yorulmuştum artık bitsin istiyordum.
Savaş hayatımdan silinsin istiyordum. Çenemden tutup kafamı kaldırmış ve ona bakmamı sağlamıştı. Heyy tensel temasa hayır diye kaç bin defa söylemem gerek?
"Kimse bilmeyecek tamam mı?...Daha demin olanlar için üzgünüm çocukluğumdan sonra ilk defa birisi bana tokat attı hem de ne tokat" gülümsedi "sinirdendi söylediklerim sırrını açığa çıkaracağımdan değildi"
Gözlerinin içine bakıyordum bu yabancı adama güvenebilir miydim? Başka şansım yok gibi hee iç ses.
Gülümsedi "sana yılışık arkadaşının buraya geldiğini söylesem..." gülümsemesi iyice yayıldı " ve yüzü hiç hoş gözükmüyor" dedi tam gözlerime bakarken saniyelik bakışla nasıl görmüştü görülebilir tamam devam edelim.
"Yılışık arkadaş?"
"Acar" ahh hayır ben kumralı unuttum.
"Ahh hayır"
"Ben de bunu bekliyordum"
"Ne kadar da güzel mezar ziyaretiniz iyi geçiyor gibi" ve işte kumral sahnede.
Ahh çok önceden perdeden çıkmalıydım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi ve Siyah
ChickLitHayat saçma bazen en kötü ne olabilir ki diyerek yaşamak lazım. Yani en kötü ne olabilir ki?