Keyifli okumalar:)
Multimedya: Şans
Piyanonun tuşlarında gezinen parmaklarım bana özgürlüğü anımsatıyordu. Bastığım her bir nota, kulağımda yankılanan müzik sesleri mutluluğumu kat be kat arttırıyordu. Müziğe âşıktım, seslerin içinde kaybolmayı, ruhumu bu sayede dinlendirmeyi, duygularımı çalan şarkıya ya da çaldığım esere bırakmayı seviyordum. Bu yüzden de mesleğimi müzikten yana kullanmıştım. Konservatuvarın müzik bölümünü seçerek bu işin profesyonel kısmına kendimi bırakmıştım.
Piyano çalmak benim için tutkuydu, hani böyle müzik çalmaya başladığı an sizi bambaşka diyarlara sürüklerdi ya, belki bazen en sevdiğiniz denk gelir ve kısa bir anlığına da olsa gözlerinizi kapatır o anın tadını çıkartırdınız. işte bende böyle hissediyordum, tıpkı aşk gibi sonsuz bir okyanus gibi müziğe olan duygularımı hissediyordum. Caz ve Klasik müzik benim için tutkuydu, müziği keşfettiğim andan itibaren bu iki tür hayatımın merkezi yerine yerleşmişti.
Parmaklarım piyanomun üzerinde gezindi, arka fonda Sitti- At 17 çalarken piyano ile şarkıya eşlik ediyordum. bu şarkı en sevdiklerimden birisiydi, sözlerini mırıldanırken solo saksafon kendisini göstermişti. Piyanomun tuşlarına daha da baskı yaparken aşağıdan duyduğum ses ile mırıldamayı bıraktım. Aşağı katımızdaki yaşlı teyze bastonu ile tavana vuruyordu. Pekala, bu hep yaşadığım bir şeydi bu yüzden çalmayı bırakarak omuzlarımı düşürdüm. Zaten şarkının sonuna da gelmiştim. Oturduğum yerden kalkarak derin bir nefes bıraktım.
Aşağı kata oturan Emine teyze kep kulaklarının ağır işittiğini söylerdi ama konu ne zaman evde çalışmama geliyorsa kulakları duyuyordu. Tuşlara basmaya başladığım an bastonu ile tavanına vuruyordu. Elimi alnıma koydum ve yeniden derin bir nefes bıraktım. Buradan uzun zamandır taşınmak istiyordum ama fırsatını bulup bir türlü ev bakamıyordum. Daha rahat edebileceğim, sanata karşı önyargısı olmayan insanların oturduğu apartmana taşınarak daha rahat yaşamak istiyordum.
Odamdan salona doğru çıktım, duvardaki saate baktığımda akşam üzeri olduğunu gördüm. Bugün izin günümdü, Alsancak'ta ki şık restoranlardan birisinde part time iş bulmuştum. Aslında çalışamayarak sadece eğitimime devam edebilirdim ama boş durmak pek sevdiğim bir şey değildi. Ben düşüncelere dalmış salonun ortasında öylece dururken telefonumun çalması ile yerimden sıçradım. Gelen çağrıyı kısa bir süre içinde cevapladığımda Ezginin neşeli sesi kulaklarımda yankılandı.
"Pazartesi günü bir davette çalacağız, lütfen hemen hayır deme! Biliyorsun ki bu işlerin sensiz hiç tadı çıkmıyor. Prova yapmamıza hiç gerek yok ama senin ne kadar sağlamcı birisi olduğunu bildiğim için küçük şöyle bir saatlik bir prova koyacağım. Anlaştık mı?"
"Pekala! O zaman yarın bende buluşuyoruz?" bunu söylediğim an kaşlarım havalandı. Alt kattaki teyze bundan hiç memnun olmayacaktı ama sözüm bir kere ağızdan çıkmıştı. Kendi kendime sanki karşımda birisi varmış gibi omuz silktiğimde telefonları da kapatmıştık.
Öğrencilik zordu, özellikle de müzik bölümü okuyorsanız. Enstrüman araç gereçleri çok pahalıydı, bizlerde bu şekilde birbirimize destek olarak küçük müzik grupları oluşturuyor müzik ziyafeti veriyorduk. Kapının çalması ile yerimden sıçradım, düşüncelerim bıçak gibi kesilirken gözlerimi kısa bir anlığına kapatıp açtım. Zil tekrar çaldığında dört ya da beş adım ötemdeki kapıya ilerleyerek açtım. Alt kat komşumun torunu bana gülümserken küçük kızın yanaklarını sıktım.
"Anneannen dayanamadı değil mi? Hem bastonu ile vuruyor hem de yemek gönderiyor." dediğimde kıkırdamıştı. Elindeki yemek tabağını bana uzattığında küçük elleri tabaktan görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Gelen Aşk |Mavi ve Aşk Serisi1|
Chick-LitSabah uyandığınızda yaşadığınız her şey aslında bir rüyaysa ne yaparsınız? Siz maceradan maceraya koştuğunuzu sanırken bütün bu olanlar beyninizin size oynadığı ufak bir oyunuysa? Geceden sabaha ne olabilir ki demeyin, her an her şey olabilir! ...