♣️33♣️ Baba?

34.4K 1.5K 121
                                    

Keyifli okumalar:)
           

Bakışlarımı etrafta dolaştırıyordum. Devamlı yutkunuyor hemen ardından da boğazımda ki düğümün gitmesi için su içiyordum. Evet sıra buydu: yutkun, boğazda ki düğümün gitmesi için su iç! İçiyordum, zaten tek yapabildiğim de buydu! Su içmek! Tekrardan bakışlarımı etrafta dolaştırdım ve gözlerimin o çifti izlemesine izin verdim.

Kadın önüne servis edilen yemeği yavaş yavaş yiyor, adamsa dikkatlice konuşulanları dinliyordu. Kadın bir ara elinde ki çatalı bırakıp karnını okşadı, sanırım bebeği hareketlenmişti ve annesi de onu sakinleştiriyordu.

Bakışlarımı karnından alıp tekrar kadının yüzüne çevirdim. Bana bakıyordu. Bende baktım, gözlerinin en derinine soru sorar gibi baktım! O bebek yanında ki adamdan mıydı? O bebek benim kardeşim miydi? Sormak istedim, bağıra çağıra sormak! Ortalığı dağıtıp yıkıp dökmek istedim. Bağırmak istiyorum, yıllar sonra yaşadığını öğrendiğim babamın karşısına geçip bağırmak istiyorum. Bunca zamandır neredeydin? demek istiyordum!

"İyi misin?" Karanın sesini kulağımın dibinde hissedince hafifçe ürperdim. Babamın ve yanında ki kadının bakışları bize çevrilmişti. Gülümsedim, buruk bir gülümsemeydi bu belki ama yine de gülümsedim. Elimi Karanın yanağına koydum ve dudağının kenarına yakın bir yere öpücük bıraktım.

"İyiyim." Şüpheci bakışları soru sorar gibiydi

"Gerçekten iyiyim." Gözlerime bakan kahvelikleri bu sefer şefkatle bakıyordu.

"Yemeğine dokunmadın bile, sevmedin mi yoksa? Senin için başka bir şey söyleyeyim ister misin?" Düşünceli sevgilim benim, bilmiyordu ki asıl sorunun yemek değil de karşımda oturanlar olduğunu. Bakışlarımı önümde ki tabağa çevirdim, buz mavisi dikdörtgen bir tabağın sol tarafında avucum kadar olan salata, tabağın diğer tarafında ise yuvarlak şekilde kesilmiş et parçası vardı. Ayrıca etin üzerine küçük bir kekik dalı da bırakılmıştı!

"Söylemene gerek yok, gayet güzel görünüyorlar yerim şimdi" çatal ve bıçağı elime alıp etten ufak bir parça kesip ağzıma attım. Etin garip bir tadı vardı. Ağzımda ki lokmayı güçlükle çiğnedikten sonra yuttum, dirseğimle de Karanı dürtüp sordum.

"Bu ne? Çiğne çiğne ağzımda garip bir tat oluştu."

"Ördek ciğeri." Elimde ki çatal bıçağı bir anda masaya sert bir şekilde bırakıp hızlıca ayağı kalkıp bağırdım.

"Ördek ciğeri mi?" sesim benden bağımsız yüksek çıkınca ne yaptığımın farkına vararak şirince gülümsedim.

"Gerçekten çok güzel değil mi?" Masada ki herkes bizim halimize sırıtırken, yanaklarım kızarmaya başlamıştı bile, gözlerimi kısıp Karanın ayağına vurdum. Önümde duran eti alıp nazikçe Karanın tabağına koydum. Münevver hanım yaptığım hareketi dikkatle inceliyor, konuşacağı anı dört gözle bekliyordu. O sırada Karan, tabağına koyduğum ciğeri görünce sessizce mırıldandı.

"Ne yapıyorsun?"

"Seni düşünüyorum hayatım, sen bizim için; geleceğimiz için çok çalışıyorsun, bu eti senin yemen gerek."

"Çok tatlı değiller mi? Ay maşallah nazar değmesin. Öyle değil mi Sudeciğim." Bakışlarım babamın yeni eşine kayarken o bize içten bir şekilde gülümsedi.

"Tabii öyle görünüyorlar. Parmaklarınızda yüzük yok sanırım evli değilsiniz?" Bu soru karşısında afallamıştım. Ya benim kim olduğumu bildiği için böyle rahatça sorusunu soruyor ya da patavatsız biriydi. Bakışlarımı Sude'nin parmaklarına indirdim, bir adet tek taş ve alyans vardı.

Karanlıktan Gelen Aşk |Mavi ve Aşk Serisi1|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin