Benim için dans etmeyi bırakır mısın?

36.2K 942 90
                                    

"Bana olan sevgin, nefretinin altında solup gidiyor."

Başını elleri arasına alarak odanın içinde görmeyen gözlerle dolaştı. Adam elindeki şişeden büyük bir yudum alırken sessiz kalmıştı. Eliza en çok bu sessizlikten nefret ediyordu. Aylardır süren bu suskunluktan, bu yetersizlikten, bu yabancılıktan nefret ediyordu. Deniz'in ona bakarken uçsuz bucaksız bir ormana dönüştüğü günleri özlüyordu. Öyle çok özlüyordu ki, bu özlemle kalbi titriyor, kaburgaları ufalanıyor, aldığı soluk amansız bir yara gibi göğüs kafesinde genişliyordu. "Bunu kaldıramıyorum," diye fısıldadı. Elleri iki yanına düşerken kahvelerini ürkekçe adamın yeşillerine çevirdi. "Beni sevmemeni kaldıramıyorum." İlerleyip adamın yanı başında diz çöktü. Dirseklerini kanepeye dayayarak adama doğru eğildi. Dudakları adamın dudaklarını, tatlı bir meltemin yapraklara dokunuşlarını andırırcasına fırçaladı. "Pes etmeni kaldıramıyorum."

"Geride uğruna savaşacağım ne kaldı ki?" Kadından uzaklaşarak başını geriye attı. Şişenin içindeki şeffaf sıvı sıçrayıp koltuğa dökülmüştü. O zayıf sesler büyür de çığlık olurken, ikisi de böyle gereksiz bir ânın yalnızca bu kadar kötü hissettikleri bir anda değer kazanacağının farkındaydı. Kadın parmaklarını bilinçsizce koltuktaki lekelere sürterken adam derin bir nefesle gözlerini kapattı. Başı dönüyordu. "Dans edemeyeceksem..."

"Doktor edemeyeceğini söylemedi."

"Öyle mi?" Elindeki şişeyi öfkeyle savurduğunda, şişe duvara çarparak tuzla buz oldu. Eliza istemsizce gözlerini kapatmış, parmaklarını çığlık atmasını engellemek adına dudaklarına bastırmıştı. "Sen o sefilliğe dans etmek mi diyorsun Eliza?"

"Henüz fizyoterapin..." Sesi kısıldı. Gözlerini aralayıp adamın yabanileşmiş yüzüne baktı. Deniz, onun Deniz'i... Sığındığı adamdan oldukça farklı görünüyordu. Onu, kaçtığı bütün o vahşilerden bir an için ayıramadı. "Yapabiliriz."

"Sen yapabilirsin tabii ki, Büyük Eliza Ekin Behramoğlu!" Adam, kadını cılız omuzlarından kavrayıp öfkeyle sarstı. Kadın en ufak bir tepkiden uzak, sessizce ağlamaya başlamıştı. "Hala ilk günkü kadar mükemmel dans ediyorsun. Ama ben..."

Deniz'in sözünü "O uçurumdan ben de seninle birlikte atladım," diye kesti kadın. "Tek başına düşmene asla göz yummazdım, Deniz. La Strada, Royal House... Hiçbiri, senin olmadığın hiçbir yer umurumda değil. Ben senin peşinden her yere gelirim." Adamın yüzünü avuçları arasına almaya çalıştığında adam ellerini ittirerek başını çevirdi. "Seninle her yere gelirim," diye fısıldadı. "Seninle her yerde yaşarım."

"Benim için dans etmeyi bırakır mısın peki?"

Eliza sustu. Adamın dudaklarında acı veren bir gülüş genişlerken, kadın kanadı kırılmış bir kuş gibi acı içerisinde kıvrandı. Yapamazdı. Eliza, Deniz için her şeyden vazgeçmişti: Gösterişli kariyerinden, ışığına hayran kaldığı sahnelerden, alkışlardan, evinden, yaşadığı şehirden... Gözünü bile kırpmadan, bir an bile düşünmeden vazgeçmişti. Ama danstan...

"O gece için ömrüm boyunca vicdan azabı çekeceğim." Gözyaşlarını cansızca kurulayarak adamın derin bir nefrete bulanmış bakışlarını yakaladı. Girdaba kapılsa, daha az parçalanırdı. "Yapabilsem..." Uzanıp adamın elini kavradı ve sevgisiyle ısıttı. "O geceye geri gider, o direksiyonun başına hiç oturmazdım." Adamın merhametsizce alay eden gözlerine, samimi bir hüzünle karşılık verdi. "Ama sarhoştum. Sen de öyleydin."

"Böyle mi sıyrılıyorsun..."

Adamın kırgınlıklarını çoğaltacak sözlerini engellemek istercesine cansızca başını iki yana salladı. "Bazen bana öyle bir bakıyorsun ki, Deniz..." Titreyen elini adamın yüzüne dayadı. Gözleri yeniden ıslanmış, burnunun ucu kızarmıştı. Adam kadını ağlarken görmekten nefret ediyordu ama yine de uzanıp gözyaşlarını kurulamadı. "Keşke o kazada ölseydim diyorum."

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin