Nedenlerin ne önemi var?

13.1K 678 60
                                    

"Birisi, kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve oluk oluk kanamaya başlıyor yeniden... Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor."
Gabriel Garcia Marquez - Yüzyıllık Yalnızlık

"Neden ısrarla onu istediğini anlamıyorum Devrim!" Devrim suratındaki şapşal sırıtışı silmezken adamın yol boyunca süren homurtularını bir kez daha duymazdan geldi. "Kadın, baleri..."

Cümlesi dudaklarında söndü. Bakışları dans stüdyosunun ortasında parmak uçlarına yükselmiş kadına çarptığında gözleri hayranlıkla irileşti. Üzerinde tek omzu düşmüş, rengi soluk mavi bir tişört, bacaklarında diz kapaklarının altında biten siyah bir tayt vardı. Öyle güzel, öyle zarif, öyle kusursuz görünüyordu ki, adam yutkunamamıştı. Kollarının dalgalanışına, hayır! zarif bir çift kanatmış gibi iki yanında salınışına hayranlıkla bakarken fark etmeden stüdyonun ortasına doğru bir-iki adım ilerlemişti. Devrim adamın gerisinde kalıp kadını izlerken, Agâh'ın bir daha asla söylenmeyeceğinden emindi. Çünkü kadın dans etmek için yaratılmıştı. Çünkü kadın âşık etmek için yaratılmıştı. Çünkü kadın dans ettiğinde ona âşık olmayan kimse kalmasın diye yaratılmıştı.

Kadını izlerlerkenki hayranlıkları yerini tarifi imkansız bir hüzne bırakırken, hareketlerin yarımlığını ilk fark eden Devrim oldu. Seçtiği kısım... Eliza'nın dans ettiği kısım... Eliza, Odile'in Odette'in sevgilisini çalmaya çalıştığı sahneyi canlandırıyordu. Deniz olmadığı için, Deniz burada, onun yanında, onunla olmadığı için Eliza dans ederken kur yapmıyor da, sanki çektiği acıyı yansıtıyordu. Bir hayalle dans ediyordu. Bir hayali ona âşık olması için kandırıyordu. Adam dudaklarındaki gülümsenin solup gitmesini engelleyemezken geniş adımlarla hala hayranlıkla kadını izleyen Agâh'ın yanına ilerledi. Onun da, kadındaki yarım kalmışlığı sezdiğini görebiliyordu, sanki kadının mahremine dokunuyorlarmış gibi hissetmesine engel olamadı. Eliza'nın uzun kahverengi saçları havada savrulurken ve kadın değil dünyayı, bütün kainatı peşinden sürüklercesine zarif etrafında dönerken çektiği acıya ortak olmak iki adamın da bakışlarını karartmıştı.

"Tek başına değil..." Agâh gözlerini bir anlığına adama çevirerek "İki kişilik dans ediyor," diye mırıldandı. "Değil mi?"

"Evet."

"Eksik olan kim peki?"

"Sevgilim." Eliza'nın sesiyle birlikte ikisi de susarak kadına dönmüştü. Kadın imayla kaşlarını havalandırdı. Susmak için en uygun zaman şu an mıydı sahi? O dans ederken sessiz kalmalılardı, dansı bıraktığında değil. Çocuklarını azarlayan bir annenin tavrıyla gözlerini devirdi: "Susmak için geç kalmadınız mı?"

"Dikkatini dağıtabileceğimizi düşünmemiştik."

İlerleyip kadının yanı başına çöktüğü banka oturdu. Kadının onu umursamadan tozluklarını giymeye başlaması üzerine gülümsedi. Devrim ve sıra dışı arkadaşları. Sessiz kalmayı tercih ederek bir süre kadını izledi. Havlusuyla terini silerken, suyundan birkaç küçük yudum alırken ve Devrim'e aksi bir bakış atarken öylece durdu. Eliza güzeldi. Gördüğü en güzel kadın değildi elbette ama... Onda bir ses, belki de fısıltı demeliydi, insanı susturmaya yeten bir büyü vardı. Adamın lafını birken iki edebilir ya da ansızın kelimelerini tam ortasından bölmeye, sanki omurgalarını kırar gibi, cüret edebilirdi.

"Eliza..."

Devrim'in cümlesini ilgisizce kesti: "Cevabım hala hayır."

"Sahneye çık demiyorum."

"Demiyor musun?" Agâh kaşlarını çatarak dostuna aksi bir bakış attı. "Günlerdir konuştuğun tek şey bu..."

"Belki de diyorumdur." Homurdanarak ilerleyip kadının önünde diz çöktü. "Müzikal," dedi sessizce. "Bale demiyorum. Bu lanet olası bir müzikal!"

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin