Ağrı

2.5K 244 8
                                    

Ağrı

Eliza salonun bir köşesinde oturmuş yarınki gösteride giyeceği pointleri hazırlıyordu. Agah ve Devrim bir köşede kısık sesle gösterilerin kalabalıklığından bahsederken Merve Lal ilgi ile kadını izliyordu. Daha önce de onu pointlerini hazırlarken görmüştü şüphesiz; ama Eliza'nın kendini adayarak her defasında pointlerini bu kadar özenle hazırlıyor olması ona hala sıra dışı geliyordu. Eliza pointin tabanını sökerken resmen içi acıdı. Kadının ritüelini izlediği her seferde o zarif pointlere acımıştı. Kadın pointlerin içindeki sert tabakayı çatır çutur kırarken gözleri yine panikle büyüdü. Buna asla alışamayacaktı. Asla. Kadın ayakkabının esnekliğini kontrol ederek bir kez daha kırdığı yerden sertçe büktü. Ardından ayakkabının içine ne olduğunu asla anlamadığı bir şey dökerek tabanı geri yapıştırdı ve uzanıp makası eline aldı. Merve Lal kısık sesle homurdandıysa da kadının dikkatini pointlerden uzaklaştıramamıştı. Ayakkabıyı çevreleyen kalın şeridi keserek göz hizasına kaldırıp kontrol etti. Onun ayakkabılarına gösterdiği özeni gören herkes onun disiplinine hayran kalırdı. Bir keresinde ona 'Eğer onları kendime göre dikmezsem bileğimi kırabilirim,' demişti. Bunun nasıl mümkün olduğunu hala anlamıyordu ama ondan daha çok bildiğini de iddia edemezdi. Onun her şeyi defalarca kontrol etmesinin ardından eline aldığı iğneyle kurdeleyi dikmesini izledi. Aynı şeyleri diğer pointe de yaptıktan sonra kısa bir süre için kurumalarını beklerken ayağındaki kalın çorapları çıkardı. Bir yandan da gözü maket bıçağındaydı. Tanrım! Kadının ayakları korkunç durumdaydı. Neredeyse bütün parmaklarında yara bandı vardı ve pointlerin kestiği ince kesik daha yeni kabuk bağlamıştı. Sağ ayak tırnaklarından biri düştü düşecek gibi duruyordu. Yeni bir yara bandıyla o zavallı tırnağı sardı. Merve Lal onun ayaklarını hiç bu kadar kötü görmüş müydü bilmiyordu.

"Bütün gün bu ayaklarla mı gezdin?"

Ayağına çorabını geçirip diz kapağının üzerine kadar çektikten sonra kızı ilgisizce "Ben hep bu ayaklarla geziyorum, Merve Lal," diye yanıtladı. Maket bıçağını eline alarak pointlerinin tabanına düz çizgiler atmaya başladı.

"Canın acımıyor mu?"

Başını bir an elindeki işten kaldırıp soruyu soran genç kadına gülümsedi. Agah, kadının sorusunu duyduğunda en sonunda kadınların olduğu tarafa doğru bakmıştı. Eliza'nın bugünkü halini hiç ama hiç unutmayacaktı. Bir çiçeğin solmasına an be an tanıklık eder gibi kadının gözyaşı dökmesine tanıklık etmişti. Onu kırdığı o anı, gözlerindeki o hayal kırıklığını, onu sevmediğini sandığı o kısacık andaki hüznünü asla ama asla unutmayacaktı. Eliza yeniden elindeki işe dönerek maket bıçağıyla pointlerinin altına çizik atmaya devam etti. "Dört yaşımdan beri canımın acımadığı bir güne uyandığımı hatırlamıyorum." Nazikçe omuz silkerek diğer pointini eline aldı. Onun da altına çizik atmayı bitirdikten sonra pointlerden birini ayağına geçirerek kurdelesini bacaklarına dolamaya başladı. "Şaşılacak bir şey değil."

"Ayakların hep mi böyleydi yani?" Eliza'nın dudağının kıyısındaki gülümsemeye gözlerini devirerek "İstanbul'da bile mi?" diye sordu.

"Bu kadar şaşırma Merve Lal!" Kurdelenin çok sıkı olup da onu rahatsız etmesini istemediği için bir kez daha kontrol ettikten sonra "Bir gün ayaklarımı iyileşmiş görürsen," diye mırıldandı. "Artık bir balerin olmadığımı anlayıp şaşırırsın."

"Böyle bir acıyla her gün nasıl kalkıp dans edebilirsin ki?"

"Ah!" Diğer pointi de ayağına geçirerek kurdelesini bağladı. "Bu en kötüsü değil." Nazikçe doğruldu ve duvarın kenarında sabitlenmiş gibi duran demir bariyere doğru ilerleyerek sol elini soğuk demire dayadı. "Çocukken bazı sabahlar ağrıdan uyanamayacağımı düşünürdüm," dedi sessizce. Bir yandan da ısınıyordu. Ayağındaki pointlerin onu şu an için rahatsız eden bir yanı yoktu. Yirmi yıldan uzun bir süredir dans ediyordu ve neredeyse bu sürecin başından beridir de kendi pointlerini dikiyordu. Yine de herhangi bir kazadan kaçınmak için her zaman gösteriden bir gece öncesinde en az iki çifti hazır bulundururdu. Bu ayağındakiler yedek olarak yaptıklarıydı. "Her gün o yataktan çıkmak... Mon Dieu! Bir yerden sonra öyle büyük bir işkence olurdu ki balerin olmaya karar verdikten sonra yataktan kalkarken birkaç kez kustuğum bile oldu."

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin