Ya sonra?
Eliza ayaklarını esnetmek için giydiği aletle uğraşırken aklı Agah'taydı. Sabah onları evde bırakıp çıkarken adam hala uyuyordu. Koltukta onu öyle iki büklüm görmeyi sevmemişti elbette ama aklına takılan şey bu değildi. Adamın onu bağışlamayacağından öyle emindi ki adamın sevgisinin yetersiz kalmasından korkuyordu. Onu seviyordu. Tanrı biliyordu ya! Agah'ın kendisini sevdiği kadar belki de daha çok onu seviyordu. Onu ne zaman sevdiğini, ona ne zaman aşık olduğunu söyleyemezdi ama olmuştu. Ayağındaki acıyla kısık sesli bir küfür mırıldanarak ayaklarını esnetmek için kullandığı tuhaf aleti gevşetti. Kızaran ayaklarına bakarken biraz daha zorlarsa ayağına verebileceği zararı fark ederek derin bir nefes aldı. Sevginin yetemeyeceği o gün geldiğinde adam arkasını dönüp gider miydi? Sonuçta Eliza buradaydı; Riccardo ile birlikteydi. Onunla dans ediyor, onunla çalışıyor, öğle aralarında onunla yemek yiyor, akşamlarının çoğunu onunla geçiriyordu. Bunun Agah için ne kadar zor olabileceğini tahmin edemiyordu. Riccardo onun için kimdi? Kim olabilirdi? İki adamın zamanla dost olabileceği yoktu, biliyordu. Agah'ın Riccardo'yu sevmediği kadar Riccardo da Agah'ı sevmiyordu. Bir oyuncağı paylaşamayan iki küçük çocuk kadar öfkeliydiler. Yine de Riccardo bir adım atmış, Agah'a gerçeği, olduğu gibi, yalın anlatmıştı. O gece olanları ve ertesi aylardaki her şeyi dürüstçe açıklamıştı. Bu açıklamanın Agah'ın onun arkasından gelmesini sağlayan şey olduğunu biliyordu. Acıyla soluklanarak yeniden yara bantlarıyla sarılı ayaklarına baktı. Yarın akşamki gösteriye kadar aklını toparlaması gerekiyordu. Ne yapacağını, nasıl bir adım atacağını kararlaştırmalıydı. Kaderinin ipleri öylece bırakamazdı. Adamı, adamları daha doğrusu, seviyordu ve ikisinin de hayatında kalması için direnecekti ama bir orta yol bulmadan bunun çok da mümkün olmadığını bilecek kadar zeki bir kadındı.
"Elindekinin ayağın için olduğunu biliyorsun değil mi?"
"Bilgilendirme için sağ ol."
"Rica ederim." Kadının ayak ucuna eğilerek aleti yeniden ayağının altından geçirdi. "Fazla düşünüyorsun, Eliza."
"Neden ona gittin?"
"Gitmememi mi tercih ederdin?"
"Bana duyduğun güven göz yaşartıcı."
"Onunla konuşmayacağını ikimiz de biliyorduk, sevgilim." Kadının yanına oturarak ellerini yere dayadı ve hafifçe kaykıldı. "Aşkından ölüyordun ve onu görmeye ihtiyacım var zırvalıklarıyla kendini oyalıyordun." Tatsızca omuz silkti. Kadının dalgınca ayağına bakmayı sürdürmesiyle derin bir nefes alıp vermişti. Kadın ısınmaktan çok uzaktı. Aklının ne kadar karışık olduğunu anlayabiliyordu. "Sayende en sevmediğim şeyin ne olduğunu anladım." Kadının ilgisizce omuz silkmesine aldırmadan devam etti: "Kendine yalan söyleyen insanlar."
"Beni bağışlamadı, Riccardo." Nazikçe gülümsedi. "Sadece gitmeme izin veremeyecek kadar çok seviyor beni." Gülümsemesi bir yıldızın gökten kayması gibi yüzünden hızla geçip gitti. "Ama bağışlayamayacağını fark ettiğinde gidecek."
"Her zamanki gibi ışık saçıyorsun." Gözlerini devirerek doğruldu ve dirseklerini dizlerine dayayarak kadına baygın bir bakış attı. "Bir kez olsun zihnindeki kurtları çıkarıp atmayı dene."
"Doğruyu söyledikleri için mi?"
"Hayır. Beynini yiyip seni aptallaştırdıkları için." Kadın esnemeye devam ederken Riccardo'nun varlığını unutmadan aklını karıştıran şeylere geri döndü. "Eliza..." Kadının dalgın bakışına gözlerini devirerek uzanıp elini tuttu. "Igor'a söylediğim yalan yüzünden değil mi?" Kadının adamın adıyla bile irkildiğini fark ederek burukça gülümsedi. "Bu nedenle dalgınsın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayışığı Grisi
RomanceSevdiğin kişi için ne kadarını feda edebilirsin? Kariyerini? Hayatını? Sahip olduğun her şeyi? Eliza hepsini feda etti. Ya başkası için her şeyini feda eden bir kadını ne kadar daha karşılıksız sevebilirsin? Agah sabırla sevdi. Bu hikaye kanatları...