Huzur Veren Sakinlikler

2.7K 277 14
                                    

Huzur Veren Sakinlikler

"Çok uzun süreceğini sanmıyorum." Eliza adamın kurdelelerini düzeltmesini izlerken gözlerini şımarık parıltılar basmıştı. "Yeni partnerim son partnerimden çok daha başarılı."

"Hey," diye homurdandı. "Son partnerin bence gerçek bir çaba koydu ortaya."

Sevimli bir kahkahayla "Çaba," diye yeniledi. "Ortaya koyduğu tek şey buydu sanırım."

"Hakkım yeniliyor."

"Pekala..." Eğilip adamın dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp bileğindeki tokayla saçlarını toplamaya girişti. "Yeni partnerim senin kadar yakışıklı değil," diye mırıldandı. O tatlı şımarıklığı Agâh'ın gülümsemesini genişletti. "Üstelik puantlarımın kurdelelerini de bağlamıyor."

"Harika kurdele bağlarım." Saçlarını dağıtarak kadını kendine çekti ve dudağının kıyısına küçük bir öpücük bıraktı. "Ve eğer şimdi gitmezsen dev bir kurda dönüşeceğim." Kadının kahkahasıyla eğilip bir kez daha öptü kadını. "Çok güzelsin." Sevgiyle yanağını okşadı ve ellerini kadından güçlükle ayırarak "Haydi," diye mırıldandı. "Beni görmek istediğini biliyorum ama çok uzakta olmayacağım." Şımarık bir tavırla kaşlarını havalandırdı: "Endişelenme!"

"Mon Dieu!"

Eliza adamı bırakıp gitmeden önce bir on dakika daha oyalanmış sonra hızla ekibin arasına karışmıştı. Agâh oturduğu köşeden prova boyunca kadını izlemiş ve ona hayran olan herkese bir kez daha hak vermişti. Vladimir'in öfke dolu bakışlarına maruz kalsa da kadın bir an olsun gülümsemekten vazgeçmemişti. Zamanın iyileştirdiğine ilk tanık oluşu değildi ama ilk kez bu kadar yakınında bir yara iyileşiyordu. Hem... Kadının o burada diye bu kadar mutlu olduğunu bilmek inanılmaz bir keyif veriyordu adama. Agâh onun tarafından sevilebileceğini hissediyordu. Saçma bir umuttan çok, böyle olmalıymış gibi geliyordu. Doğru olan buymuş gibi. Yine de Sera Gece Levi'nin oğlu olarak hiçbir şeyin istenildiği gibi gitmeyeceğini biliyordu. Eliza'yı sevmek onun için ne kadar kolaysa kadın için onu sevmek o kadar zordu. Kadının hayatından geçip giden adamlarla kendini kıyasladığında ortak bir nokta bulamıyordu adam. Ivan, Deniz, Vladimir... Hepsi aynı barbarlığa sahip, bencil adamlardı. Deniz hariç, hepsi kadından yaşça büyüktü. Çok büyük hem de. Yine de, Eliza'yı parçalarına ayıracak kadar acımasız ve sevgisizlerdi. Kadını değil de dansını sevmişler, kadına değil de yeteneğine aşık olmuşlardı. Oysa adam, Eliza'yı her ne kadar ilk kez dans ederken görmüş olsa da, daha o ilk günde onun kırılgan duruşuna ve gözlerindeki kedere aşık olmuştu. Onun kendi kanatlarını kırma cesaretine ve aptallığına da... Adam kadını sevmek için bir bahane yaratmıştı. Sanki ihtiyacı varmış gibi... Sonra o bahanenin ne olduğunu unutmuştu. Kadının hayatına bir anda girmiş ve orada sıkışıp kalmıştı.

"Eliza için mi buradasın?"

Yanında beliren kadına bakarken onda tanıdık bir şey gördü. İşte bu diyemezdi ama... Onda, Eliza'yı çağrıştıran bir şey vardı. Duruşu, belki de bakışı... Ya da sesindeki bir şey... Ama Agâh daha o anda karşısında Eliza'nın annesinin durduğunu biliyordu. Daha doğrusu hissediyordu. Gülümsedi. Kadının sorusuna hafifçe başını sallayarak yanıt verdi. Kadın elini uzattığında nezaketle eline dudaklarını bastırıp "Memnun oldum, Madam," diye mırıldandı. "Audrey."

"Beni tanıyorsun, Agâh."

"Siz de beni tanıyorsunuz."

Kadının dudaklarının ucundaki o küçük kıvrım çok şey anlatıyordu aslında. Kadın bakışlarını, kızına çevirirken adamı sevebileceğini düşünüyordu. Nazikti. Her ne kadar çapkın bir tavrı olsa da insana güven veriyordu. Ne Deniz gibi hoyrat ne Ivan gibi ukalaydı. Eliza'nın onda ne bulduğunu görebiliyordu ve ilk kez kızının gerçekten ona değer veren birini bulduğuna inanıyordu. Bunu adamın ona bakışlarında görebiliyordu. Agâh da olan şey, yani bakışlarında yeşeren, nazik ve sıcacık o şey, saf bir hayranlıktan çok daha fazla, çok daha yoğundu. Yine de sakin ve tartan bir tavırla adam provayı izlerken ara sıra ona bakmayı sürdürdü.

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin