Dünyanın en güzel kadını

3.6K 340 24
                                    

Dünyanın en güzel kadını

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dünyanın en güzel kadını

Deniz bir süredir bir köşede oturmuş puantlarını bağlayan kadını izliyordu. Bugün alacakları son sahne provasıydı ve Eliza, Agâh ile olan danslarında küçük değişiklikler yapmış ve danslarını modern dans ile birleştirmişti. Bu onun tiyatro sahnesine veda etme şekliydi. Adam biliyordu ki kadın burada kalmayacaktı. Haksız olduğunu söylemiyordu, onu kandırmıştı. Onu kandırmanın ötesine geçerek onu suçlamış, onu buraya mahkum etmişti. Ondan dansını çekip almıştı. Yüzünü ovuşturarak bakışlarını kadından çekmeye çalıştı ama Eliza dev bir mıknatısmış da Deniz bir küçük demir parçasıymış gibi süratle yeniden ona çekilmişti. Derin bir nefes alarak ona doğru bir-iki adım attı. Tam o sırada Agâh gelip Eliza'nın yanına oturmuş, kadının giymediği puantını ayağına geçirip kucağına çekmişti. Bunun onlar için ne kadar normal olduğuna şaşırarak onları izledi. Gülüyor, şakalaşıyorlardı. Kadın adamın puantlarını bağlarkenki ciddi yüz ifadesiyle eğleniyor, adam kurdelelere zarar vermekten kaçınmaya çalışıyordu. Deniz, Agâh'ın kadına bakışındaki sevgiyi ve şefkati çıplak gözle görebilmekten nefret etse de ilk kez -haftalar sonra ilk kez- vicdanı biraz da olsa rahatlamıştı. Kadın farkında değildi belki ama adama teslim oluyordu. Üstelik adam bunu zorla elde etmemişti.

"Birlikte değiller."

Devrim'e bir an için baktıktan sonra hafifçe gülümsedi: "Olmalılar."

"Ben de aynı şeyi söyledim."

Deniz, Eliza'nın ayağa kalkarak Agâh'ı parmak uçlarında selamlamasını izledi. Duyulmaktan korkarak "Gidecek değil mi?" diye sordu. Devrim'in tatsızca nefes alıp verdiğini duyduğunda cevabını da almıştı. "Ne zaman?"

"Üç hafta sonra."

"Ivan'ın yanına mı?"

"Hayır," diye mırıldandı. "Paris'e dönüyor."

"Başladığı yere mi?"

"Onun için önemli olan hiçbir zaman yerler olmadı." Buruk ve anlayışlı bir gülümsemeyle kardeşinin omzunu sıktı. "Orada ailesi var."

"Yine de iyileştirilmesi gerek değil mi?" Ağabeyine dönerek gülümsedi. "Ne kadar güçlü görünürse görünsün bu yaptığımın izi asla geçmeyecek."

"Seni hala önemsiyor."

"Biliyorum."

Devrim kardeşinin gözlerindeki o sönüklüğü görmekten nefret etse de her şey onun hatasıydı. Kadını zorla almıştı. Onu köklerinden söküp bahçenin güzelliğinden ayırarak bir saksı bitkisi yapmaya çalışmıştı. Hiç kimse böyle bir vahşiliğin bağışlanmasını bekleyemezdi. "Annem sarma yapmış," diyerek sırıttı. "Ofisimde duruyor."

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin