Adamın Gözleri

9.7K 582 37
                                    

"Annem çok küçükken öldü

Beni öp, sonra doğur beni." - Cemal Süreya

Aynalı salonun ortasında dans etmeye çalışan adamı gördüğünde boğazı düğümlendi. Yeniden dans etmek için çabaladığını görmek içini titretmişti. Parmaklarını dudaklarına bastırırken gözleri sevgiyle irileşti. Onu görmek, onu sevmek ne kolaydı! Ona kapılmak, ona âşık olmak ne kolaydı! Eliza ilk gün onun dansına kanmıştı. İlk gün onun gülümsemesine kanmıştı. İlk gün ona kanmıştı. Tam da böyle kibar bir salınışla gelmişti ona; ellerini tutmuş, düştüğü yerden kaldırmıştı. Sonra Eliza hep adamın ellerine tutunmuştu. Kendinden çok ona güvenmişti. Onunla sevgili olmadan çok önce, onun dostu olmuştu. Adamın acıyla kıvranıp yere düşmesi üzerine elindekileri atarak adama doğru koştu. Parmakları endişeyle adamın yüzüne tutunmuştu.

"Deniz," diye fısıldadı. Sevgiyle okşadığı yanağına küçük, küçücük bir öpücük bıraktı. "Deniz iyi misin?"

Adam kadını itmek yerine kendine çekip sardı. "İyiyim." Canının acısı, Eliza'nın gözlerindeki acının karanlığında boğuldu. Onun pişmanlığını görüyordu. İyileştiremiyordu ama görüyordu. Sevgiyle şakağına küçük bir öpücük bıraktı. "Endişelenme, Eliza!" Sarhoş olmadığında, ki bu aralar sarhoş olmadığı çok ender zaman vardı, kadına eskisi gibi bakabiliyor, içindeki öfkeyi ve kırgınlığı biraz olsun bastırabiliyordu.

"Nerdeydin?"

"Dans ediyordum." Eliza adamın yanağını şefkatle okşarken gözlerini kapatıp iç titreten bir soluk daha aldı. "Sen de..."

Kadının cümlesini tam ortasından kırarak "Çabalıyorum," diye mırıldandı. "Pes etmedim, Eliza."

"Yine de dikkatli..."

"Olurum."

Bir süre adamın düştüğü yerde kaldılar. Kazadan beri kavga etmeden geçirdikleri ilk andı. Konuşsalar ya da kıpırdasalar büyü bozulurmuş gibi hissediyorlardı. Onun için ki; ellerinden gelse nefes almayı dahi bırakırlardı. Adam kadını kucağına çekerek başını omzuna dayadı. Eliza'yı sevmek ne zaman kolay olmuştu ki şimdi olsundu? Ona âşık olmak ne denli büyük bir meseleydi, Deniz'den iyi kim bilebilirdi? Adam onu çaba harcayarak, dostluklarını yitirmeden sevmişti. Bütün o adamlar, başarısız ilişkiler, Eliza'yı tüketen tehlikeli oyunlar... Hepsi hala orada, geçmişlerindeydi. Kadın adamı belki de durgun bir suyu andırdığı için sevmişti. Ne hata yaparsa yapsın bağışlayacağı için, onu sevmekten yorulmayacağı, o adamlara asla benzemeyeceği için sevmişti. Ve şimdi Deniz de o adamlara benzediğini hissediyordu. Eliza'nın dans edebilmesinin, hayır! Eliza'nın insanları kendine âşık edebilmesinin o incecik, nazenin mükemmelliği bunca zamanın ardından ilk kez onu da kemiriyordu. Çünkü bir daha asla eskisi kadar mükemmel dans edemeyeceğini biliyordu. Tıpkı Eliza'yı sevip, onun dansının şiirselliğinde ezilen bütün o adamlar gibi; Deniz de kendini yetersiz hissediyordu. Onu bir kez daha dans ederken görmeyi, kendisi bu haldeyken, kaldırabilir miydi emin olamıyordu.

"Deniz," diye mırıldandı. Gözlerini açıp adamın dudaklarına nazik bir öpücük bıraktı. Adamı sevmeyi bile özlüyordu. Öpücüklerini derinleştirmeden, belki de reddedilmekten korkarak hafifçe uzaklaştı. "Seni seviyorum."

Deniz kederle gülümsedi. Eliza artık onu öperken ürküyordu öyle mi? Kadının ürkekliğini almak istercesine eğilip kadını öptü. "Beni öp," diye mırıldandı. Öpücükleri kadının boynuna doğru kayarken, Eliza adamın dudaklarına yer açmak istercesine başını geriye doğru atmıştı. Onu seviyordu. Ona baharı vaat eden kadını, onun nazik temaslarını, ona yer açışını koşulsuzca seviyordu. "Sonra doğur beni."

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin