Not: Scandal in Paris, Bırak Beni ve Terk Edildim isimli bölümleri okumuş muydunuz?Berbat bir his değil mi?
Deniz elindeki kahveden bir yudum daha alırken gözleri hala bir köşede kollarını bağlayıp oturmuş, çevresindekileri sessizce dinleyen adamdaydı. Sol gözünün altındaki morluk neredeyse siyaha çalmaya başlamıştı. Onun haberleri okuduğunu anlayabiliyordu. Onunla konuşmak istiyordu ama yanlış anlaşılmaktan da çekiniyordu. Hayatı boyunca pek çok hata yapmıştı. Ama Agâh ve Eliza bunlardan biri değildi. Onun sebep olduğu acının bedellerinden doğan bir ilişkileri vardı. Üstelik adam Eliza'yı onun sevemediği gibi; açık yüreklilikle ve kadının bitmeyen inadına rağmen sevebiliyordu. Kadının kibrine, bazen insanı zorlayan inadına, küstahlığına rağmen kadını seviyordu. Ve haberleri görmek... Belki de Eliza ile konuşmuş olmak onu yıkmıştı. Bunu bilmiyordu ama... Bu hissin nasıl bir şey olduğunu kim ondan daha iyi bilebilirdi? Kahvesinden aldığı son yudumla birlikte ona bir şeyler anlatan Sonya'dan izin isteyerek sigara içmeye çıkan Agâh'ın peşinden hareketlendi. Elindeki kupayı da yanından geçtiği masalardan birinin üzerine bırakmıştı. Adamın deri montunu sırtına geçirişini ve kapıdan çıktığı gibi sigarasını yakışını izledi. Olduğu yerde taşlaşmıştı. Onun yanına gidecek cesareti bulmaya çalışıyordu. Adamla hiç konuşmamışlardı. Hiç. Deniz bir şekilde adamın ondan nefret etmediğini bilse de onunla konuşacak cesareti hiçbir zaman bulamamıştı. Yani sonuçta o, eski sevgilisinin yeni sevgilisiydi. Tabii hala öyle miydi emin değildi ama... Tatsızca yüzünü ovuşturdu ve derin bir nefes alıp dışarıya, adamın yanına çıktı. Yokladığı ceplerinden sigara paketini bulup bir tane yaktı. Bakışları hala onu fark etmeyen adamın üzerindeydi. Neden sonra "Berbat bir his değil mi?" diye mırıldandı. Adamın kaşlarını çatarak ona dönmesiyle adamın kendisini daha yeni fark ettiğini anlayarak mahcupça gülümsedi. "Onun seni aldattığını düşünmek... Berbat bir his." Adam sessiz kalarak bakışlarını başka yöne çevirince "Biliyorum, arkadaş falan değiliz," dedi sessizce. "Benimle arkadaş olmanı da beklemiyorum zaten."
"Ama seninle Eliza'dan konuşmamı mı bekliyorsun?"
Adamın iğneleyen cümlesine karşılık sadece gülümsedi. Saçlarını karıştırırken sırtını gerisindeki duvara yaslayarak "Hem evet hem hayır," dedi sessizce. "Yani..." Cümleyi toparlayamayıp sustuktan sonra aptal bir ifadeyle saçlarını karıştırdı. Ne demek istediğini biliyordu aslında ama söyleyemiyordu.
"Ne kadar oldu?"
Adamın sorusuyla kaşları hayretle havalandı: "Yarın yedinci haftam bitiyor." Alkol almadan geçirdiği yedi hafta... Uzun zamandır ilk kez kendiyle gurur duyduğunu hissetti. Öyle ki bu sesine bile yansımış Agâh istemsizce adama bakarak gülümsemişti. Deniz bundan cesaret alarak "Riccardo'yu tanırım," diye mırıldandığında adamın bakışları bir anda buz kesti. "O Eliza'nın..."
"Her neyse."
"İlk gerçek partneri." Aceleyle "Yani başrolü paylaştığı ilk kişi," diye ekledi. "İyi bir dansçıdır ve muhtemelen birkaç aptal olay olmasa uzun yıllar daha Eliza'nın partneri olarak kalırdı." Agâh'ın sigarasını ızgaraya basıp bir yenisini yaktığını gördüğünde "Eliza ile dost kalabilen nadir insanlardan biridir," dedi sessizce. Agâh'ın alayla güldüğünü duyarak ilgisizce omuz silkti. "Doğruyu söylüyorum."
"Artık sadece dost değiller sanırım?"
"Sanmıyorum." Sigarasını söndürüp adamın karşısına geçti. "Agâh, Eliza sahnede yükselebilmek adına pek çok şey yapmış olabilir ama ben hariç hiçbir partneriyle birlikte olmadı." Adamın gözlerinden parlayan öfkeyi görmezden gelerek "Saçma ama gerçek," dedi sessizce. "O genelde yönetmenlere aşık olan tiplerdendi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayışığı Grisi
RomanceSevdiğin kişi için ne kadarını feda edebilirsin? Kariyerini? Hayatını? Sahip olduğun her şeyi? Eliza hepsini feda etti. Ya başkası için her şeyini feda eden bir kadını ne kadar daha karşılıksız sevebilirsin? Agah sabırla sevdi. Bu hikaye kanatları...