Cesaretinden sevdim

1.5K 161 11
                                    

Nişan ne zaman?

"Ailen İstanbul'da mı yaşıyor Devrim'ciğim?"

Merve Lal annesinin sorusuna gözlerini devirirken babasının attığı zarları kontrol etti. Ankara'ya geleli iki gün oluyordu ve biraz daha burada kalırlarsa Devrim ailenin öz oğlu olacak ve zavallı Merve Lal'in ismi aile ağacından silinip gidecekti. Annesini kıskandığını anlayan babası ona tatlı bir şekilde göz kırptığında ve ona 'her zaman onun gözbebeği olacağını' söylediğinde kalbi tatlı bir heyecanla sıkıştı. Babası zarları küçücük ellerine bıraktığında uzanıp adamın yanaklarına gürültülü birer öpücük bıraktı. En azından hala babasının kızıydı.

"Paris'te yaşıyorlar efendim." Devrim tavlaya gömülmüş baba kızı izlerken Merve Lal'in öfkeli homurtularına istemeden gülümsedi. Kadın, annesini onunla paylaşmaktan nefret etmişti ve babasını ona kaptırmamak için her şeyini ortaya koyuyordu. "Ama küçük kardeşim İstanbul'da."

"Ya... Paris'teler demek..."

Kadın bir süre dalıp gitti. Merve Lal'in ilk günkü tedirginliğini zaman geçtikçe daha iyi anlamıştı. Devrim asla kibirli ya da kendini beğenmiş bir çocuk değildi. Ama ikisinin yetiştirilme şekilleri çok farklıydı. Ailesi varlıklı olmalıydı -bunu onu gördüğü ilk an fark etmiş ama bu kadarına da ihtimal vermemişti. Ve muhtemelen büyüdüğü şartlar da Merve Lal'in şartlarından daha iyiydi. Sonuçta kocası da kendisi de memur emeklisiydi. Hiçbir zaman lüks içinde yaşamasalar da kendi yağlarında kavrulup gitmişler, Merve Lal ile Işıl'a güzel bir hayat sunmak için ellerinden geleni yapmışlardı. Bu hayat standartları ile Devrim'inkilerin ne kadar denk olduğu tartışılırdı.

"Ne iş yapıyorlar?"

"Annem mimar, babam da avukat."

"Sonradan mı Paris'e yerleştiler?"

"Aslında biz sonradan İstanbul'a yerleştik." Devrim gamzelerini göstermekten çekinmeyerek genişçe gülümsedi. Kadının da Merve Lal kadar tedirgin olduğunu ilk kez fark etmişti. "Çocukken hemen her yazı İstanbul'da geçirirdik. Sonra ben büyüyüp de Türkiye'ye döneceğim diye tutturunca ikisi de bu isteğimi saygı duydu. Döndüğümden beridir de kendi yağımda kavrulmaya çalışıyorum."

"Oyunculuk eğitimini Türkiye'de mi aldın?"

"Hayır, efendim." Kahvesinden son yudumunu da alıp boş fincanı uzanıp sehpanın üzerine bıraktı. "Sorbonne mezunuyum." Bu yeni bir sessizlik yaratınca "Mezun olduğum yıl da Türkiye'ye yerleştim zaten."

"Anlıyorum." Derin bir sessizlik. Kadın fincanını dalgınca kapatıp çevirdi ve bir dilek dileyip fincanı soğuması için sehpaya bıraktı. Aklının karıştığı belliydi. "Ya Deniz? O da mı oyuncu?"

"Alaylı oyuncu bizimki..." Bakışları bir süre kucağında birleştirdiği ellerinde gezindi. "Aslında baletti." Devrim, Merve Lal'in diken üzerinde oturduğunu ve onları dinlediğini fark ettiğinde ona sevimlice göz kırptı. "Birkaç yıl önce kötü bir trafik kazası atlattı ve baleyi bırakmak zorunda kaldı."

"Çok geçmiş olsun Devrim'ciğim. Çok üzücü."

"Bu kaza kardeşimin başına gelen en iyi şey olabilir aslında." Kadının dehşetle büyüyen gözlerine bakarken "Kariyeri pek iyiye gidiyor sayılmazdı," diye devam etti. "Eliza ile partner olmak ona iyi gelse de bir türlü arzuladığı o başarıyı yakalayamamıştı." Belki onların da kusursuz bir hayat yaşamadığını bilmek kadını biraz olsun rahatlatırdı. "Kazadan sonra Türkiye'ye döndüklerinde kariyeri de rayına oturdu."

"Eliza ile birlikte olduklarını bilmiyordum."

Merve Lal'in yenilgiyle tavlayı kapatıp söylenmesi üzerine yüzündeki o dalgalanan ifade duruldu ve dudaklarını incelten gülümsemesi yeniden dudaklarına yerleşti.

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin