İçini dinleme

3.8K 353 11
                                    

İçini dinleme!

Agâh, kollarından sıyrılan kadınla birlikte gözlerini araladığında saat neredeyse öğlen olmuştu. Kadının kapıdan çıkan silüetini takip ederek ayaklandı. Önce mutfağa oradan da salona sessizce izledi kadını. Adım izlerinde kalma minik tüylerini okşadı. Eliza tüy döken bir kırlangıç kadar hüzün vericiydi. Kadın ellerini pencere pervazına dayayarak şehrin solgunluğuna bakarken gerisinden gelen tık sesiyle irkilerek bakışları mutfağa kaydı. Kahvenin kokusunu daha önce nasıl almadığını bilmiyordu.

"Kahve içmeyecek miyiz?" Eliza nazikçe başını geriye eğerek adama baktı. Dudaklarında kırılan gülümseme biraz daha iyi olduğunu anlatırcasına cılız bir ışık yakmıştı. "Yoksa sessizce peşimde dolanmaya devam mı edeceksin?"

"Ürkütmek istemedim."

"İnsanlar..." Bakışları bir süre adamın üzerinde gezindikten sonra yeniden şehrin solgun silüetine döndü. "Bana karşı senin kadar düşünceli değiller Agâh."

"Devrim'in bir açıklaması olduğuna eminim aslancık." Kahve almak için mutfağa yönelirken sesini kadına duyurmak için yükseltti. "O diğerleri gibi değildir."

"Belki intikam almak..."

"Hadi ama!" Elinde kahvelerle salonun kapısında belirdiğinde gri gözlerinde iç yakan bir alay parladı. "Söylediğini duyuyor musun sen?"

Kadının omuzları yenilgiyle düştü. İçindeki acının soğumasını istiyordu. Görünmez bir elin sapladığı bıçak hala içinde duruyordu. Nemlenen gözlerini kurulayarak adamın uzattığı kupayı aldı. "Ben ona nasıl bakacağım Agâh?" Kahvesinden bir yudum alarak dışarıda gezinen bakışlarını adama çevirdi. "Devrim'e nasıl güveneceğim?"

"Kendini anlatması için fırsat vermelisin aslancık." Güldü. Uykuda dağılmış saçları, sabah mahmurluğuyla kısılmış bakışları, üç günlük sakallarıyla oldukça yakışıklıydı. Saçlarını karıştırıp sağ yanındaki görünmez yarayı kaşıdı. "Devrim sevdiği birini bile isteye incitecek biri değil."

"Ama incitti." Bakışları adamın nezaket dolu gülümsemesinde gezindi. "Hem de çok."

"Bilerek yaptığını sanmıyorum." Uzanıp genç kadının kolunu sıvazladı. "Onu dinlemelisin."

Eliza gözlerini kapatarak soluklandı. Ağlamaktan çöken göz altlarına değen parmak uçlarıyla geri çekilmek istediyse de kaçmadı. Agâh'ın insanı iyileştiren yanına teslim olarak gülümsedi: "Gitmem gerek değil mi?" Gözlerini aralayıp adamın dumanlı bakışlarını yakaladı. "Ondan daha fazla kaçamam."

Güldü. "Hala kapıya dayanmaması bile mucize!" Kahvesinden büyük bir yudum alıp yüzünü manzaraya döndü. "Yine de... Burası senin evin, Eliza. Dilediğince kalabilirsin."

"Biliyorsun..."

"Bana aşık olmadığını mı?" Abartılı bir kederle başını iki yana salladı. "Beni kullanıp attığını mı?" Bakışları anlayışla ılıdı. "Ben seni yanlış anlamam Eliza." Uzanıp genç kadının yanağına küçük, sıcak, samimi bir öpücük bıraktı. Geriye çekilmeyerek kulağına eğildi. "Yine de ne zaman beni yeniden kullanıp atmak istersen buradayım." Kadının karnına hafifçe vurmasıyla güldü. "Senin tarafından kullanılmak oldukça güzeldi." Geriye çekilip kadının ılıyan kahvelerine sevgiyle baktı. "Bir dahaki sefere daha hareketli bir şeyler de..."

"Mon Dieu!" Kahveyi adamın eline tutuşturup geri çekildi. "Kazaklarından birini ödünç almam da bir sakınca yoktur umarım?"

Ayışığı GrisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin